Gurbetten Sılaya Gezi Rotaları – 13

Kırşehir – Nevşehir – Niğde: Üç Güzel Durak, Bir Derin Nefes

Sılaya giden yolda bu hafta iç Anadolu’nun gönlü zengin, kalbi sıcak şehirlerine uzanıyoruz: Kırşehir, Nevşehir ve Niğde. Her biri kendine has dokusuyla bizi bekliyor.

Kırşehir
Bu şehirde adım başı bir samimiyet saklı. Sokağın köşesindeki selam, çarşının ortasındaki bir esnaf muhabbeti, geçmişle bugünü aynı kalpte buluşturur.

İlk durağımız Neşet Ertaş Kültür Merkezi. Bozkırın tezenesi Neşet Ertaş’ın sazıyla, sözüyle büyümüş bir şehir burası. Kültür merkezi hem onun hatırasını yaşatıyor hem de yeni kuşaklara ilham veriyor. Birkaç adım ötede Cacabey Medresesi yükseliyor. Gökbilimle uğraşan bu medreseyi görmek insana hem ilmi hem de maneviyatı düşündürüyor.

Ahi Evran Camii ve Türbesi de Kırşehir’in ruhunu anlamak isteyenlerin uğraması gereken yerlerden biri. Ahilik ruhu, paylaşma ve dürüstlüğün şehir dokusuna nasıl işlendiğini gözler önüne seriyor.

Kırşehir aynı zamanda termal su kaynaklarıyla da biliniyor. Bir mola verip termal tesislerde yorgunluk atmak isterseniz, bu bölge iyi bir durak.

Hasbahçe Restoran’ın doğa içinde konumlanmış alanında, sessizliği dinleyip çay ya da kahvenizi yudumlayabilirsiniz. Bu küçük kaçamak, yola devam etmeden önce iyi gelir.

Nevşehir
Nevşehir demek: Göreme, Paşabağ, Zelve demek. Kaya oluşumlarıyla büyüleyen, insanı geçmişe götüren vadiler arasında yol almak…

Avanos’ta çanak çömlek atölyeleri hâlâ iş başında. Ellerinize çamur bulaşmadan dönmeyin. Hele gün doğumunda balonların göğe süzüldüğü o an… Bir kartpostal gibi değil mi?

Ama şunu da unutmayın: Balona binmek yalnızca “madden” değil, gerçekten “manen” de cesaret ister. Sabahın soğuğu, yüksekten bakmanın ürpertisi ama en çok da büyüsüne kapılmak cesaret ister.

Uçhisar Kalesi’nden çevreyi seyretmek, Derinkuyu Yeraltı Şehri’nin derinliklerine inmek, Kapadokya’nın toprağına kök salmış bir tarihe tanıklık etmektir.

Ve fotoğrafçılara küçük bir not: Gün batımında o kızıl ışığın kaya oluşumlarına yansıdığı anı sakın kaçırmayın. Belki de en güzel kareyi tam orada yakalayacaksınız.
Birde sütlü kabak çekirdeği almadan dönmeyin.

Niğde
Sükunetin, temiz havanın ve sadeliğin şehri: Niğde. Gözle görülür bir kalabalığı olmasa da, gönle dokunan bir dinginliği var.

Niğde Kalesi’ne uğrayabilir, eski sokaklarda bir zaman yolculuğuna çıkabilirsiniz. Ama esas güzellik, şehir merkezinin dışında, Aladağlar Milli Parkı gibi doğanın tam ortasında gizlidir. Yürüyüş parkurlarında biraz serinlik, biraz huzur bulabilirsiniz.

Gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz ki bu rotada aceleye yer yok. Şehirlerin her biri “yavaşla, hisset, anı yaşa” diyor.
Bu üç şehir rotası, gurbet yolcusunun içini ısıtan duraklardan oldu.
Yola çıkmadan önce birkaç öneri, birkaç tebessüm, birkaç kahve hatırası bırakıyoruz geride.

Bir sonraki yazıda yeniden buluşmak dileğiyle…
Muhabbetle.

Bu yazı toplam 1010 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Turgut Tunç Arşivi