Yabancı turistler Türkiye’yi neden tercih ediyor?
Türkiye’ye benzer başka bir tatil ülkesi var mı?
Dünyanın birçok ülkesini ziyaret ettim. Seyahatımın en önemli nedeni ise, merakımı gidermekti. Her gittiğim ülkede, “Türkiye’ye benzer başka bir tatil ülkesi var mı?” sorusuna cevap aradım. Sonuç olarak, her defasında, bu kadar kısa mesafede, beklentilerimizin hemen hemen hepsini yerine getirebilecek başka bir tatil ülkesi olmadığı gerçeğini yineledim.
Türkiye, Hristiyan alemine ait, dünyada başka örneği bulunmayan, Papa 23. Johannes tarafından haç mekanı olarak kabul edilen Meryem Ana Türbesi, ilk Hristiyanlığın merkezi ve bir doğa harikasi Kapadokya gibi, sayısız tarihi esere sahip olduğundan, din turizmine ülkemizde ağırlık vermemiz gerekmektedir.
Türkiye’nin yerini alabilecek, ayni kriterlere sahip dünyada başka bir tatil ve turizm ülkesi mevcut değil. Türkiye, konumu itibarıyla dünyada en çok uygarlığın yaşadığı, hem yeraltı, hem de yüryüzü zenginlikleriyle her bölgesinde tarihi ve kültürel değerlerin bulunduğu bir ülke; başka ülkelerde olmayan dini ve kültürel eşsiz zenginliklere sahip. Bu denli misafirperverlik, kültür, tarih, güneş, zengin gastronomi, modern tesisler, güleryüz içeren ülkemizdeki bu kadar uygun fiyatlara dünyanın başka hicbir ülkesinde tatil yapılamaz, yani Türkiye’nin turistler icin vazgeçilmez bir cennet olduğunu, bizzat ülkemizi tanıyan İsviçreliler söylemekte. Deniz, güneş, tarih, kültür, gastronomi, misafirperverlik, güleryüzlülük ve daha sayısızca kriterin bir araya geldiği başka bir ülke dünyada bulunmamaktadır.
Alternatif olarak, Fas, Tunus, Mısır, İspanya, İtalya, Yunanistan, Güney Kıbrıs gibi, kısa sürede ulaşilabilecek turizm ülkeleri hiçbir zaman Türkiye’nin yerini tutamaz. Ne Türk mutfağımızın lezzet dolu yemekleri, ne de insanımızın candan, sevgiyle yaklaşımı, bunların hiçbirini diğer ülkelerde göremiyorsunuz. Turistlerin otellerimizde zengin yemek ve özellikle tatlı büfelerini videoya çektiklerini de başka hiçbir ülkede göremezsiniz.
Ayrıca dünyada yaş ortalaması yükselmekte ve üçüncü yaş turizmi artmaktadır. Yaşlılar ve emekliler, kış aylarında soğuk ülkelerini terkederek, yılda 300 gün güneş gören güney sahillerimizde, sadece emekli maaşlarıyla, çok uygun bütçelerle tatil yapabilmektedirler. Yukarıda saydığımız kriterlerin hepsi çok az ülkede mevcut olduğundan, tercihleri Türkiye lehinde kullandırarak, turizme bu konuda da katkı sağlamalıyız.
Asırlardır doğu ile batı arasında köprü olmuş Anadolu, birçok uygarlığa evsahipliği yapmış, tek tanrılı üç dinin de merkezi olmuştur. Sayısız uygarlığın yaşadığı ülkemizde binlerce arkeleojik yerleşim bulunmuş olup, ayrıca cok tanrılı dinlerden müslümanlığa, museviliğe, hristiyanlığa ve daha çok sayıda dine ait izler mevcut. Bu yazımda en önemlilerinden bazı örnekler yer almakta:
Tarihin en eski peyzaj boyaması ülkemizde, dünyanın bilinen ilk neolitik yerleşimi olan Konya’nın Çatalhöyük’teki bir evin duvarında bulunmuş olup milattan önce 6500 yılına ait bir volkan püskürmesini ifade etmektedir.
Dionysos tarafından dokunduğu herşeyi altına dönüştürme gücü verilen ve «Altın elli kral» olarak adlandırılan kral Midas, Anadolu’da yaşamıştı.
İlk tescilli uluslararası antlaşma, milattan önce 1284 yılında Hitit ve Mısır imparatorlukları arasında Kadeş antlasması olarak bilinir ve Kral III. Hattuşili ve II. Ramses arasında ülkemizde yapılmıştır.
Büyük İskender Ankara yakınlarında, çözümü imkansız denen ve kimsenin çözemediği Gordion düğümünü çözer ve bir rivayete göre kendisine Asya’nın kapıları açılır.
Tarihte ilk kez Selçuklular, ülkemiz topraklarında tüccarların zararlarını karşılayan bir devlet sigortası oluşturmuslardır.
Romalılardan kaçan, dünyevi işleri biryana bırakıp kendilerini dine adayan ve inzivaya çekilen ilk Hristiyanlar Kapadokya’yı seçip , yüzlerce kaya parçasını oyarak kilise ve manastırlarını inşa etmiş ve buraya sığınmışlardır.
Tarihte bilinen en eski gemi enkazı, Don Frey liderliğindeki bir ekip tarafından ülkemizde Kaş yakınlarındaki Ulu Burun kazılarında bulunmuştur.
Julius Sezar’ın sözleri « Veni, vidi, vici » (geldim, gördüm ve fethettim), Milattan önce 47 yılında Ankara’nın doğusundaki Amasya’da konuşulmuştur.
Hristiyan aleminin en önemli isimlerinden aziz Nikola (St. Niklaus) Demre’de doğdu ve orada Myra Piskopozu görevinde yaşayarak, fakirlerin bacasından para atıp, onlara ve çocuklara yardım edermiş. Bu gelenek Hristiyanlığın Noel’i haline gelmiş. Hristiyanlığı şekle sokan ve önemli kararların alındığı Konsil toplantılarınin tümü Türkiye’nin 5 bölgesinde (İznik, Efes, Kadıköy, İstanbul ve Bergama) yedi kere yapılmıştır.
II. Sultan Beyazıt, İspanya’da enkizisyonda kovulmuş musevileri kurtarmak ve Osmanlı İmparatorluğuna kabul etmek icin 1492 yılında Avrupa’ya bir filo göndermiştir.
Laleler, 1554 yılında Ogier Ghiselin de Busbecq tarafından Anadolu’dan Hollanda’ya gizlice götürülmüştür.
Fransızların sahiplendiği ve ilk kez atalarının yaptığını düşündüğü ay çöreğinin (kruvasan) tarihi, Osmanlı savaşlarının yoğun olarak yaşandığı 17. yüzyıla dayanmaktadır. Hatta kruvasan, Avusturyalıların Osmanlı İmparatorluğu'nun 1683 yılında yaptığı Viyana Kuşatması'ndan kurtulmalarını simgelemekte. Rivayete göre Viyana, Osmanlı kuşatmasından kurtulduktan sonra, kuşatmada önemli etkileri olan fırıncılar bu olayı anmak üzere kipferl isimli hamur işini Osmanlı sancağındaki hilalden esinlenerek hilal şeklinde yapmaya başlıyorlar ve kruvasan, bugün de bildiğimiz şekline kavuşmuş oluyor.
İstanbul'daki Sirkeci istasyonu, 1883'ten 1977'ye kadar ünlü Simplon-Orient-Ekspres'in son durağıydı.
Hristiyanlarin kendilerini tarihte ilk kez Hristiyan olarak adlandırdıkları topraklar Antakya’da, eski adıyla Antioch’dur. Burada museviler ve hristiyanlar müslümanlarla birlikte yıllarca örnek bir şekilde barış ve huzur içinde yaşadıkları gibi bugün de sayıları az olsa da yine birlikte yaşamaktadırlar.
Hıristiyanlıkta ciddi bir yeri olan ilk yedi kilise de yine Anadolu’da bulunmaktadır.
Küçük Asya olarak da geçen Anadolu’nun ana tanrıçası olan Artemis için dünyanın yedi harikasından biri olan Artemision Efes’te inşa edilmiştir.
Semavi dinlerinin önemli peygamberi Nuh, eşi ve çocuklarıyla birlikte tufan öncesi bindikleri gemi 40 gün kadar sular üzerinde kaldıktan sonra, İslam inancına göre Cudi dağında, Hristiyan inancına göre Ağrı dağında karaya çıkmış. Bu nedenle Nuh’un çocukları Anadolu kavimlerinin ataları olarak kabul edilmektedir.
Kaynaklarda; Adem ile Havva’nın cennetten kovulduktan sonra geldikleri yer Şanlıurfa cıvarı olduğu bilinmektedir. Şanlıurfa’nin 50 kilometre uzaklığındaki Harran, Tevrat’ta bile geçen, 5000 yıllık adını aynen korumaktadır.
Geleneğe göre, St. John, Meryem Ana'yı, İsa'nın ölümünden sonra son günlerini geçirdiği söylenen Efes'e götürdü. Burada bulunan Meryem Ana evi Vatikan ve Papa tarafindan resmi onay alarak günümüzde Katolik kilisesinin bir haç yeri haline geldi. Her yıl 15 Ağustos'ta bir anma töreni yapılır.
Anadolu'dan birçok değerli buluntu, dünyanın dört bir yanındaki müzelerde de görülebilir. Berlin'deki Pergamon Müzesinde, Zeus tapınağı sunağı, Pergamon Athena tapınağının girişi, Milet'in büyük pazar kapısı ve Priene heykeli mevcuttur. British Museum, Efes Artemis Tapınağı, Halikarnas Mozolesi ve Xanthos Harpy Mezarı'nın yedek vatanı olmuştur.
Tevrat, incil ve kuran okunduğunda üç tek tanrılı dinde çok sayıda benzerlikler görülür. Museviler Salamon, müslümanlar Süleyman diye adlandırır. Hristiyanlar Eva, Müslümanlar Havva adını verir. Musevilikte Abraham, müslümanlıkta İbrahim’e dönüşür. Tüm dinlerde müşterek bir amaç var ki, o da iyi bir insan olmak ve diğerlerine iyi davanmak. Dünyada sayıca en çok uygarlığın yaşamış olduğu ülke Türkiye. Ülkemiz binlerce yıldır değişik uygarlıkları bağrına basmış. Ülkemizde Hristiyan alemi ile ilgili o kadar cok iz ve eser vardır ki, milyonlarca turist bu zenginlikleri ve dini yerleri görmek için ülkemizi ziyaret etmetedir.
Dünyanın en büyük 6. turizm ülkesi ve günes, tarih, kültür cenneti Türkiye’mizin değerini bilelim, koruyalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.