Her şeyin azı karar, çoğu zarar…

Koyun eti dana etine göre daha lezzetlidir derler — ki bu doğrudur. Fakat bu da bir damak tadı meselesidir. Neticede kiminin gönlü dana etinde kalır, kimininki koyun etinde…

Rahmetli dedemi hatırlarım. Biz çocukken evin et ihtiyacını bizzat kasaptan kendisi karşılar, genelde de koyun etinin yağlı tarafını tercih ederdi. O etle ne yemek yapılırsa yapılsın, tencere mis gibi kokardı.

Eskiden İstanbul’da büyükbaş hayvan eti neredeyse hiç yoktu. Kasap dükkânlarında, Hıfzıssıhha onaylı et tabelalarında sadece şu ifadeler olurdu:

“Kıvırcık, Dağlıç, Karaman, Kızıl Karaman”

Yani koyun etinin cinsleri sıralanır, dana ve sığır etine rastlanmazdı.

Zamanla, özellikle Karadenizli kardeşlerimizin İstanbul’a göç etmesiyle birlikte nüfusla beraber kırmızı et talebi arttı. Bu da dana etinin sofralardaki yerini güçlendirdi. Hatta koyun etini geride bıraktı desek yeridir.

Peki, insan vücudu için hangisi daha faydalı? Bunun cevabını elbette tıp uzmanları verir. Fakat son dönemde ekranlarda çıkan ve uzmanlıkla uzaktan yakından ilgisi olmayan bazı kişiler, her konuda ahkâm kesmeyi sürdürüyor.

Ekranlara bir bakın: Programlar adeta parsel parsel paylaşılmış. Aynı yüzler, her akşam sağlık, hukuk, ekonomi, sanat, siyaset ve spor gibi apayrı alanlarda görüş bildiriyor.

Bir insan bu kadar farklı alanda aynı anda nasıl uzman olabilir?

Ama burası Türkiye…

Gerçek uzmanlar geri planda kalırken, ses yükselten herkes “bilir kişi” sıfatıyla ortalarda dolaşabiliyor. Ne yazık ki sapla samanın karıştığı bir dönemdeyiz.

Son söz niyetine:

Tavuk yumurtlayınca ortalık ayağa kalkar,

Kısrak doğurunca ses çıkmaz.

Gününüz hayırlı, gönlünüz huzurlu olsun.