Yüz yıllık hedefler konmalı
Avrupa’ya “ekonomik” göç nedeniyle geldik, yarım asır sonra da “ekonomik” bir güç haline ulaştık. Hiçbir ülkenin üzerine yük değiliz, aksine katkılarımızla onlara güç veriyoruz ve yük alan konumdayız. Birçok başarımıza rağmen Avrupa’daki Türk toplumu örgütlenmemesini tamamlayamamıştır. Türk kökenli tüm sivil toplum örgütlerinin hitap ettiği kesim yüzde 30’lar civarındadır. Yani yüzde 70’lik bir bölüm daha derneklerimizden uzakta bulunuyor.
Bunun farklı gerekçelerinin başında vatandaşın aradığı hizmeti bulamamış olması olarak görülüyor. Bendeniz de birçok sivil toplum örgütünde çalıştım. Var olan derneklerimiz ihtiyaç duyulan hususlar üzerine kuruldu. Bu yazımızdan maksat var olanları küçümsemek değildir. Bilakis bu zamana kadar yaptıklarında dolayı bütün yöneticilerimize ne kadar teşekkür etsek azdır. Onlar maddi ve manevi olarak ömürlerini bu yola atadılar. Vefat eden büyüklerimizi rahmet ve hayatta olanlara sağlıklı ömürler diliyoruz. İş insanı olarak MÜSİAD’ın uluslararası yapılanmasındaki başarısını gördüğümüz ve misyonunu benimsediğimiz için iş insanı örgütünde yer aldık. Diğer üst kuruluşlarımız da toplumu bir araya tutabilmek ihtiyaçlarına cevap verebilmek için kuruldu ve fiziki yapısını da bu şekilde oluşturdu. Fakat günümüz şartlarına ve gelecek üzerine yeniden yapılanmalıyız.
Okuyucularımızdan çok sayıda mesaj alıyor ve birçok soruya cevap vermekte zorlanıyoruz. İnsanımızın beklentileri var. STK’lar cevap vermekte zorlanıyor. Her örgüt yöneticisinin becerisi veya bütçesi nispetinde hareket ediyor. Hal böyle olunca beklentiler yerine gelmiyor ve vatandaş, STK’lara olan inancını yitiriyor. Erimeler başlıyor.
Nasıl ilk kuruluş yıllarında ihtiyaç için büyük heyecanlarla kurulan teşkilatlarımız şimdi silkinmeli ve yeni bir heyecanla vatandaş karşısına 100 yıllık bir planla çıkmalıdır. 100 yıl sonra İsviçre’deki Türk çocuğu, İsveç’teki Türk’ün çocuğu hangi dilde konuşacak? Türk dilini, kültürünü, dinini ve ananelerini nasıl yaşatacak? Yaşadığı toplum tarafından kabul edilmesi, her konuda söz sahibi olabilmesi için neler yapacağı konusunda projeler geliştirilmeli. Bu konuda başarılı olmuş topluluklar örnek alınarak işe başlanılmalı. Vatandaşımızın önüne proje ve vizyonla çıkılırsa mutlaka karşılık görecektir. Diğer yandan yüz yıllık hedeflerimiz doğrultusunda da fiziki mekanlarımızı tanzim etmeye başlamalıyız.
Fiziki olarak var olduğumuz yerlerde fikir verici olarak da bulunmak için kamu diplomasisi denilen çalışmalar için bugünden tezi yok mutlak harekete geçmeliyiz. Nüfus olarak, ekonomik ve siyasi güç olarak olduğumuz yerlerde söylenecek sözümüz olmalıdır. Nasıl ki dernek ve teşkilatlarımızda “Kadın, Gençlik, Spor ve Folklor” gibi bölümlerimiz varsa kamu diplomasisi konusunda da bir bölüm oluşturulmalı ce bura görev alacak kişiler yetiştirilmelidir.
Öyle olmalıyız ki size rağmen sizin yaşadığınız şehirde sizin fikriniz alınmadan hareket edilmemelidir. Bu konuma geldiğimizde yaşadığımız ülke, anavatanımız hakkında konuşurken birkaç kez düşünmek zorunda kalmalıdır. O zaman hem kendi geleceğimize hem de ülkemize faydalı oluruz. Haydi işbaşına…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.