TÜRKÇE İLETİŞİM
Her dil gibi Türkçe de katmanlı bir dildir. Konuşma, yazma, anlama ve kültürel derinlikten oluşan katmanlara sahiptir. Kelime bilen herkes dili konuşabilir. Konuşma sonuçta bir pratik işidir. Ancak her konuşan kelimeleri doğru yazamaz. Türkçe çoğu zaman okunduğu gibi yazılan bir dil olmasına rağmen konuşulanı yazmak ayrı bir derinlik gerektirmektedir. Yazılanı anlamak ise farklı bir düzlemdir. Zira burada artık kelimelerden değil kavramlardan ve deyimlerden bahsederiz. Kültürel derinlik ise atasözlerinden başlar, nezaket kurallarına ve farklı ağız ve lehçelere kadar uzanır.
Türkçe iletişim bu düzlemlerin her birini ayrı ayrı içerir. Dikkat edilirse dil sınavları yapılırken de benzer düzlemler ayrı ayrı test edilir. Dili sonradan öğrenenlere en zoru en alt düzey olan konuşma gibi gelir. Oysa diasporadaki Türk çocukları için sıralama tersindendir. Onlar evde öğrendikleri kelimelerle kolay konuşurlar. Ancak konuştuğu dili yazması istendiğinde zorlanmaya başlar. Okuduğunu anladığı biçimiyle anlatması istenirse zorluk katsayısı artar. Deyimlerin çoğunu yaşadığı ülkenin dilinde düşünerek anadiline çevirir. Örneğin “otobüse bindim” demez, “otobüs aldım” der. Kültürel derinlik ise diasporadaki çocukların kolay yakalayamadıkları bir seviyedir. Kültürel derinliğe sahip olmak için anavatanı ve orada yaşayanları yakından tanımanız ve onlarla uzun zaman geçirmeniz gerekir.
Kültürel derinlik sahiplenmekle de olacak bir durum değildir. Sahicilik ve otantiklik ister. Modern Türkiye’ye Anadolu asabiyetiyle Batılı olmayı giydirmeye çalışan Mavi Anadolucu edebiyat akımı kimlik ve aidiyet bayrağını Truva’ya dikmişti. Batılı Atina’ya rağmen batılı olan bir kimlik için yine Helen olan Truva asabiyetini kimliklerinin kurucu unsuru yapmıştı. Bu nedenle Truva’nın bizler için ne ifade ettiğini bilmeden ziyaret ettiğimizde gördüğümüz müthiş bir müze ve tarihsel kalıntılardır. Anadolu mayasının nasıl tutulduğunu anlamak için ise Truva’nın biraz kuzeyindeki Gelibolu yarımadasını ve Çanakkale Şehitler Anıtını ziyaret etmeniz ve Filistin’den Edirne’ye yurdun farklı yerlerinden gelmiş şehitlerin sembolik mezar taşlarını görmeniz gerekir. Türkler için Batıya doğru hareketin anlam dünyasını kavramak için ise yine Gelibolu yarımadasındaki Bolayır’da atıyla gömülmüş Rumeli’ye ilk geçen komutan olan Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Şah’ın türbesine yolunuz düşmelidir. Türbenin bahçesinde gömülü şair Namık Kemal ise modernleşme sancılarının nişanesi gibidir.
Diasporada ilk kaybettiğimiz böylesi bir kültürel derinliktir. Ancak üçüncü nesilde anlam dünyası da değişmektedir. Çoğu zaman kavramlar, deyimler ve düşler anadilin dışına çıkmıştır. Osmanlıca bir metin babalarında nasıl bir yabancılık oluşturuyorsa Türkçe metinler de üçüncü nesilde benzer yabancılık oluşturmaktadır. Dördüncü nesilde ilk kaybolan yazma yeteneğidir. Türkçe ifade edilen bir konuyu Türkçe yazmakta zorlanmaktadır. Elde kalan ise kelimelerdir. Ki o da az bir şey değildir. Zira dil teorileri dördüncü nesillerde kelimelerin de kalmayacağını söyler.
Elimizde kalan kelimelerle iletişim mümkün müdür? Basit gündelik söz değiş tokuşuna iletişim diyeceksek; evet mümkündür. Ancak iletişim aynı düzlemde ifade edilenin benzer düzlemde algılanması ve karşılık verilmesidir. Gerçek bir Türkçe iletişimden bahsedeceksek konuşma düzlemini derinleştirmek ve kültürel düzlemi anlamak gerekmektedir. Ancak o zaman Türkçe iletişim kuruyor olacağız. Bu nedenle Türkçe ve Türk kültürü derslerine özellikle İsviçre’de doğmuş, eğitimine devam etmiş ve burada evlenmiş olanların çocuklarını özellikle bekliyoruz. Zira üçüncü nesilde konuşmanın Türkçe biliyor olma zehabı yerleşmiş durumdadır. Maalesef konuşmak, anlamak değildir. Kültürel derinliği kavramak için ise anladıklarımızı da çoğaltmamız gerekiyor.



Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.