TEK YOL TÜRK KÜRT KARDEŞLİĞİ
Değerli okurlar,
Malumunuzdur ki, ben Türkiye’nin iç siyasetine karışmayı doğru bulmuyorum. Bu nedenle, Türkiye siyaseti ile meşgul olmaktan kaçınmaya çalışıyorum ve kendimi bu alandan mümkün mertebe uzak tutuyorum. Nerede yaşıyorsak, oranın siyasetiyle ilgilenmeyi daha doğru ve yerinde bir yaklaşım olarak değerlendiriyorum. Ancak bazı meseleler vardır ki bunlar, siyaset üstü konulara tekabül eder ve bu konuların üzerinde durmak kaçınılmazdır. Türkler ile Kürtlerin kardeşliği de bu meselelerden biridir ve bu bağlamda son derece önemlidir. Fitne ve fesat ortamlarının kol gezdiği mevcut dönemde, Türk ve Kürt kardeşliğinin temeline dinamitler döşenirken sessizce kenarda oturmamı herhalde kimse bekleyemez.
Türkiye’nin başlattığı süreç ile alakalı düşüncelerimi, uzaktan yakından beni tanıyan herkesin bildiğini söyleyebilirim. Bu süreçle ilgili olarak, hiç ummadığım ve beklemediğim kişi ve kurumlardan ziyaret ve görüşme talepleri geldi. Teferruatlara girmeyeceğim, ancak şu kadarını belirtebilirim ki, durum oldukça ciddi ve karmaşık bir hal almış durumda.
Türk ve Kürt olmayan bazı diplomatlardan ve bürokratlardan sürece karşı olduklarını bizzat duydum. Bu devletler veya farklı inançtan gruplar, kendi çıkarları doğrultusunda çatışmaların sürmesinden yana oldukları açıkça belirtiyorlar. Dolayısıyla, dikkatli olmak ve düşünerek hareket etmek oldukça önemli. Irak, Suriye ve son olarak İran'da yaşanan olaylar, toplumsal barış ve kardeşlik vurgusunun ne denli hayati bir öneme sahip olduğunu açık bir şekilde gözler önüne sermektedir. Türkler ve Kürtler arasındaki kardeşlik, derin tarihsel ve kültürel bağlarla güçlenmiş bir ilişkidir. Bu tür ilişkiler, siyasi çekişmelerin ötesine geçerek, insanları bir araya getiren ortak değerler ve paylaşılan geçmişle şekillenir ve anlaşılır hale gelir.
Günümüzde, fitne ve fesat ortamlarının yaygın olduğu bir dönemde, bu kardeşliğin korunması ve geliştirilmesi her zamankinden daha hayati bir önem taşımaktadır. Kenarda durmak yerine, bu meseleye duyarlı olmak ve dayanışmayı pekiştirmek, toplumun huzur ve istikrarı açısından kritik bir rol oynamaktadır. Birbirimizi anlamak, empati kurmak ve ortak hedefler etrafında birleşmek, Türk ve Kürt halkları arasında sağlıklı bir iletişim ve iş birliği oluşturma potansiyelini artırmaktadır. Bu bağlamda, diyalog ve hoşgörüyü destekleyen her türlü çaba, toplumun geleceği için umut verici bir adım olacaktır. Kardeşliğin temellerine dinamit döşenmesine izin vermemek, her Türkiye vatandaşının sorumluluğudur ve bu konuda sesini yükseltenlerin sayısının artması, daha barışçıl ve huzurlu bir gelecek için son derece önemlidir. Bu, sadece bir kişinin değil, bir toplumun ortak sorumluluğu ve hedefidir. Unutulmamalıdır ki, barış ve kardeşlik, toplumsal huzurun anahtarıdır ve bu anahtarı elinde tutanlar, geleceği şekillendirenler olacaktır. Ortadoğu'nun barışı ve huzuru için Türk ve Kürt kardeşliği kritik bir öneme sahiptir. Bu dayanışma, bölgedeki çatışmaların azalmasına katkı sunabilir. Kardeşliğin güçlendirilmesi, diğer etnik ve dini gruplar için de olumlu sonuçlar doğuracaktır. Türk ve Kürt halklarının iş birliği, barışa giden yolda fırsatlar sunmaktadır. İslam coğrafyasını çok büyük zorluklar bekliyor, Türk ve Kürt kardeşliği, insanlık adına bir sorumluluktur. Birlikte hareket eden bir toplum, zorlukları aşabilir. Bu nedenle, kardeşliğin pekiştirilmesi, bölgesel barış ve yaşam kalitesinin artırılması açısından hayati öneme sahiptir. Ortadoğu'da kalıcı huzur için bu kardeşliğin güçlendirilmesi, muhakkak herkesin yararına olacaktır.
Not olarak şunu ekleyebilirim; islam coğrafyasını kan gölüne çevirmek isteyenler durmaksızın harıl harıl çalışıyorlar.
Maalesef Bizim Sivil toplum kuruluşlarımız, Diplomatlarımız ve bürokratlarımız horul horul kariyer planlaması peşinede.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.