İsviçre’nin marka değeri ve Türk çalışkanlığı bir araya gelmeli

Bu ay yazarımız aynı zamanda iş adamlarımızdan Şeref Yıldız’la İsviçre Türkiye arasındaki ticari ilişkileri ele alacak yazı yazmaya karar verdik. İki ülke arasındaki ticari hacmi geliştirmek için neler yapalım neler yapmalıyız gibi konuları ele aldık. 

Bildiğiniz üzere İsviçre (doğal güzelliğini bir tarafa bırakırsak) önemli tabii kaynakları olmayan oldukça küçük bir ülke. Başlıca kaynağı geçmişte olduğu gibi bugün de yüksek kaliteli iş gücümüz, rekabetçi üniversiteleri ve araştırma ve geliştirme ülkesi olduğu gerçeğinin ticaretin ve marka değerinin neticesini rakamlarda görebiliyoruz. Son derece ihracat odaklı bir ülke olan İsviçre, yüksek katma değerli ürün ve hizmet ihracatında çok güçlü konumda. Yani anlayacağınız hamallık yapmayarak sattığı ürünlerden yüksek kazanç elde ediyor. Şöyle bir örnek verecek olursak, İsviçre dünya saat üretiminin yüzde beşlik bir bölümünü üretir, lakin yüzde 95 kazancını elde ediyor. 

İsviçre’nin bu stratejisi Türk yatırımcısının ana hedefi, ürün çeşitliliği Türk iş adamları için bir ilham kaynağı olmalıdır. İsviçre, tıp teknolojisi, biyoteknoloji ve nanoteknoloji güçlü olduğu alanlar Türkiye’nin büyüyen ekonomisinde geleceğini ilgilendirdiği gibi İki ülkenin ticari konularda daha fazla ortak girişim alanlarını teşkil edebilir. 

İsviçre’nin en büyük şirketleri Türkiye’de temsil edilmektedir. Çoğunun bölgesel merkezleri İstanbul’da bulunmaktadır.  Bundan dolayı İsviçre 2.9 milyar CHF ile Türkiye direk yatırım yapan en büyük 10 ülkeden biridir. Türkiye’ye doğrudan yatırım yapan şirketler Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya açılmaktadırlar. İsviçre’nin Türkiye’ye doğrudan yatırımı da çok önem taşıyor ve her sene artma eğilimi sürüyor. Türkiye Asya, Avrupa ve Orta Doğu coğrafyasının kesiştiği noktadaki stratejik coğrafi konumu, genç ve dinamik nüfusu, Türkiye'nin, kaynak ülkeler ile Avrupa'daki tüketiciler arasında 'enerji koridoru' olması da ayrı bir önem arz ediyor. 

Bir de Türkiye’nin önemi, globalleşmenin iflas ettiği bu günlerde daha da belirgin hale geldi. Korona krizinin sağlık boyutu gündemden düşmesi ekonomik boyut belirgin hale gelince yatırımlar adres değiştirecek Türkiye yatırım üssü olacak. Erken gelen daha geniş imkanlara kavuşacaktır.  Bize düşen görevler ise yabancı yatımcılarla ortaklıklara geliştirmek yüksek kaliteli marka değeri ürünler Türkiye’de üretilmeli ve Türkiye marka ürünlerin merkezi olmalıdır. 

Son zamanlarda Türk iş yatırımcılarının İsviçre’ye yatırım için girişimde bulunmaları karşılığında da İsviçreli müteşebbislerin Türkiye’ye yatırım için geldiklerini görmek sevindirici. Özellikle bu yılın Ocak-Ağustos ayı ihracat rakamları bir önceki yıla oranla yüzde 17 artması iki ülkenin geleceğindeki ticaretin daha da artacağının ön habercileridir. 

Biz İsviçre’deki Türkler özellikle iş insanları iki ülke yatırımcılarına mihmandarlık yapmalıyız.  Ekonomik ilişkiler siyasi ilişkileri de geliştireceğini unutmayalım. Doğduğumuz yerle doyduğumuz yere vefa borcumuzu ödeyelim.

Bu yazı toplam 3039 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ömür Çelik Arşivi