Türkiye için olanaklar çağı başlıyor

Korona virüs dünya gündemini meşgul etmeye devam ediyor, virüsle birlikte sarsılan ekonomiler, büyük paniği yaşayan ülkeler zor durumda, en büyük paniği ise gelişmiş ülkeler yaşıyor. Ülkemiz bu süreçte başından beri kararlı ve yerinde müdahalelerle çok başarılı bir mücadele vererek, dünyaya öncü ülke oldu, dünya ülkeleri Türkiye’den bilgi ve tecrübe alıyor.

Birçok ülke IMF önünde para kuyruğunda beklerken, Türkiye bu konuda haklı olarak başından beri direnmeye devam ediyor; çünkü eski tecrübelere dayanarak biliyoruz ki, hiçbir mali yardım karşılıksız değildir, para verenlerin yaptırımları geçmişte olduğu gibi idareyi ele geçiriyor, borç alan ülkeler esaret yaşıyor. Korona salgınından dolayı 116 ülke sıraya girerek IMF e yardım kredisi başvurusunda bulunurken, Türkiye bu süreçte 56 ülkeye yardım gönderiyor ve IMF i şaşırtmaya devam ediyor. Çünkü aksi taktirde, kredi verenler «parayı veren düdüğü çalar» zihniyetiyle İstanbul havalimanı inşaatını durdurarak dünyanın en büyük havalimanı olmasına izin vermeyecek, Afrika’da en çok destinasyona uçan milli havayolumuz Türk Hava Yollarından bu sayıyı azaltması istenecek, dünya rezervinin % 70 i ülkemizde bulunan ve Türkiye’nin parlak geleceğini teşkil eden bor madeninin 99 yıllığına Amerikalılara verilmesi istenecek. Bunlar olası yaptırımların sadece birkaçı. Kredi alan başka ülkelerde, karşılık olarak sağlık ve eğitim sistemlerinde kısıtlama yaptırımı getirildi bile.

Küresel sermayenin dergisi «The Economist» 16 Mayıs tarihli derginin kapağında «Küreselleşmeye elveda, kendine yetmenin tehlikeli cazibesi» şeklinde başlık attı. Dergi Avrupa Birliğinin dağılmasından söz ediyor. Batı bu salgına hazırlıksız yakalandı, böyle gelmiş, böyle gider sanıyordu. Ancak evdeki plan çarşıya uymadı. Almanya, Fransa, İngiltere ve İtalya’nın milli gelirleri bizden daha yüksek olmasına rağmen, onlar cok kötü durumda. Avrupa maske ve sağlık ürünleri konusunda birbirine giriyor, yardimlaşma bozuluyor, ülkelerarası hakaretler, birbirlerini desteklememeler ardarda sürüyor. Avrupa Birliği bayrakları indirmeye başladı, Avrupa’da milliyetçilik artacak, Avrupa takım ruhunda sınıfta kaldı, ülkeler sadece kendi kişisel ihtiyaclarına odaklandılar, Türkiye’nin zengin kaynaklarından yararlanmak isteyecekler, dolaylı olarak Türkiye burdan nefes alarak çıkış yakalayacak, Türkiye fırsatları iyi değerlendirmeli.

Avrupa Birliği ve ABD dağılırken Türkiye ayakta duruyor. Neden? Türk milletini tanıyanlar icin bu sorunun cevabı cok basit. Bizim milletimizin dayanışması, devlet sevgisi, kötü gün dostu olması, komşunun komşuya yardıma koşması v.b. karakterler materyalist düşünceye sahip batıda mevcut değil. Amerika’da insanların işi, sağlık sigortası yoksa, devlet yardım etmez, insanlar evini, eşyalarını satmak zorunda kalır, toplu çöküş başlar. Türkiye’de ise sosyal devlet baba mevcut, sağlık hizmetleri, testler v.b. ücretsiz.

Korona sonrası bizi nasıl bir dünya düzeni bekliyor, Türkiye bu düzen içerisinde nerede yer alacak? Virüsün yarattığı iktisadi hasar ve toplumsal çöküş nedeniyle devlet ve milliyetçilik kavramları güçlenecek, daha kapalı, daha muhtaç yeni bir dünya bizi bekliyor. Ülkeler yalnızlaşacak, salgın, ekonomik küreselleşmenin sonu olacak. Türkiye icin ise büyük fırsatlar çağı başlayacak. Türkiye ile ilişkiler, başka ülkelerde eşi bulunmayan toprak altı ve toprak üstü zenginliklerinden dolayı güçlenecek, artık Türkiye gibi üreten ve tedarik zincirinde güçlü olan ülkeler kazanacak, öne çıkacak, orta doğu da daha önemli bir konumda olacak. Özellikle Türk sağlık sektörü Korona salgınında dünyaya örnek çok başarılı bir mücadele verdi. Salgın sonrası Türkiye’nin yeniden güçlü bir ekonomik büyümeye kavuşarak ilerde ihracat merkezi olması bekleniyor. Uluslararası danışmanlık şirketi Kearney, Türkiye’nin covid 19 sonrası değişimlerden en çok fayda sağlayacak ülkelerin başında geldiğini ifade etti.

İklim değişimiyle birlikte tarım sektörü de etkileneceğinden, zaten eskiden beri tarımda ve su kaynaklarında çok zengin olan ülkemizin ivedi olarak yeni yapılaşmaya gitmesi gerekiyor. Korona devrinden sonra ülkeler kendi içlerine kapanacağından ve kendi kendilerine yeteceğinden, paramızla ithalat yapamayabiliriz, kıtlık yaşarız. Bu nedenle hızlı bir şekilde tarım alanları ve su kaynaklarında, hızlı geri dönüşümde yeni yapılaşmalara önem vermeliyiz. Yine ivedi olarak buğday tarımına başlamalıyız, çünkü içe kapalı sisitemlerden dolayı buğday ithal edemeyebileceğiz. Özellikle organik tarım ve gıda sanayi, su kaynakları, öne çıkacak sektörlerin başında geliyor. Türkiye bu alanlarda dünyadaki eşsiz avantajlarını kullanmalı.

Ülkemiz Korona esnasında, sağlık sektöründe de sınıfta kalan Avrupa ve ABD’ yi ciddi bir şekilde sollayarak bu alanda dünya çapındaki başarısını bir kez daha dünya kamuoyuna ispatlamıştır. Tarihi ve kültürel zenginlikleriyle turizmde cennet olan ülkemiz bundan sonra sağlık turizmine de çok daha fazla önem vererek turizm gelirini artırmalıdır.

Korona sonrası dünyada önemli konuma sahip olacak ülkemiz sosyal medyanın, yapay zekanın artarak hızlanacağı döneme girecek, bu nedenle Türkiye sanal pazarlar, sanal fuarlar, sanal festivaller, sanal eğitim, sanal basın, e-ticaret ve dijital altyapılarda büyük yatırımlar yaparak yeni dünyada yerini almalı.

G20 nin içinde yeralan ve Avrupa’nın en genç, dinamik nüfusuna sahip Türkiye’nin saymakla bitmeyen avantajları arasında önemli jeopolitik konumu ve son yıllarda dünya politikasında belirleyici rol üstlenmesi ve gündem oluşturmasındaki becerisini de unutmamak gerek. Ayrıca Türkiye’nin tarihten gelen devlet geleneğine sahip olması, şimdiye kadar 17 devlet, imparatorluk kurmuş olması ve bunun sonucunda bir devlet aklının sağlam temellerde oluşması en büyük avantajımızdır. Diğer büyük ülkeler de zaten bu avantajın farkında olup uyuyan devin uyanmaması için sürekli ülkemiz üzerinde oyunlar yaratmaktalar.

Ancak diasporada, lobi oluşturmada halen başarılı değiliz. Yurtdışı basınında Türkiye aleyhinde çıkan haksız haberlere gereken cevaplar, sağlam, güçlü bir lobimiz tarafından malesef verilememektedir. Ülkemizin yukarıda sayılan altın değerindeki tüm avantajlarının, yabancı ülkelerce övgü ile bahsedilen pandemi döneminde gösterdiği büyüklüğünün ve dünyadaki saygın yerinin yurtdışında kurulan STK lar tarafından, yaşanılan ülkedeki siyasi kurum ve kuruluşlar ile iletişim kurulup, daha etkili bir şekilde tanıtılması gerekmektedir.

Bu yazı toplam 253 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Hayim Arşivi