Ölümü Hatırlamak…

Ne yazık ki ölüm hepimizin başında. Geçtiğimiz son birkaç yıl da Korona ve benzeri nedenlerle bir çoğumuz en yakınlarımızı, dostlarımızı, arkadaşlarımızı, akrabalarımızı kaybettik. İster hatırlayıp uykularımız kaçsın ister hiç hatırlamamak için aklımıza getirmek istemeyelim, isterse kendisine hazırlık yapalım durum böyle. Yaşam bulan bütün canlılar için kaçınılmaz bir gerçek: Ölüm.

Cahit Sıtkı TARANCI “Yaş Otuz Beş” şiiriyle karşılaşacağımız ölümü, bizlere ne güzel hatırlatıyor.

“… Neylersin ölüm herkesin başında.

Uyudun uyanamadın olacak.

Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında? 

Bir namazlık saltanatın olacak,

Taht misali o musalla taşında.”

Ölüm imtihanın tabii bir sonucudur. İmtihan dünyasında yaşayan insanların yapmış olduklarının sonuçlarıyla karşılaşacağı zaman dilimine atılan ilk adım.

Ölüm geldiğinde vakit ileriye veya geriye alınmayacak. Vakti gelen vaktinde bu dünyadan ayrılma mecburiyetinde kalacak. Bu gerçeği hiçbir şey unutturmamalıdır. Dünya sevgisi, dünyanın süsü olan çocuklarımız, mallarımız ölüm gerçeğini hafızamızdan silmemelidir.

Ölüm fani âlemden ebedi âleme geçişin adıdır. Ölümle karşılaşan bizler için eğer ahiret sermayemiz iyi ise o zaman bu yolculuk çok güzel bir yolculuk olacaktır. Ya tam tersi ise, Ya ahiret azığımız az ise. O zaman Ölüm geride bıraktıklarımız için bir acı, hüzün, keder olsa da, asıl hüzün bizim için olacaktır.

Sevgili Peygamberimizin bir hadisini tam bu noktada hatırlamakta fayda var. Gönüller Sultanı (s.a.s.) şöyle buyuruyor. “Ölen kimseyi peşinden üç şey takip eder: Aile çevresi, malı ve yaptığı işler. Bunlardan ikisi geri döner, biri ise kendisiyle birlikte kalır. Aile çevresi ve malı geri döner; yaptığı işler kendisiyle birlikte kalır.”

Biz bizimle olacak olana asıl kıymeti vermeliyiz. Bizimle kabirde kalacak olan ise amellerimizdir. Ne kadar çok sevsek de, bizi ne kadar çok sevseler de aile efradımız, dostumuz, arkadaşlarımız hep geride kalacak. Bu sebeple ölüme hazırlıklı olmak isteyen bizler için öncelikle neye değer verdiğimizi sorgulamamız gerekir. Biz bu dünyada, dünyamızı ve ahretimi kurtaracak ve mutluluğa eriştirecek olanları mı, yoksa dünya ve ahretimiz açısından bize hiçbir faydası olmayan şeylere mi kıymet vermekteyiz? Soru kendimize cevap yine kendimize aittir. Soruya doğru cevabı verdikten sonra halimizi düzeltmekte kendimize aittir.

Pişmanlığı ölüm anında yaşamayalım. Pişmanlığı kabir’in içine vardığımızda yaşamayalım. Pişmanlığı mahşer meydanında, mizan terazisi başında, Rabbim saklasın Cehennemliklerin içerisinde olduğumuzda göstermeyelim. Gelin pişmanlığı şimdi yaşayalım. Gelin şimdi pişman olalım. Gelin hatamızdan dönme imkânımız olduğu ve hatasından dönenlerin hatalarının affedildiği bu dünyada pişman olalım. Hatamızdan dönelim.

 

Bu yazı toplam 7040 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Zafer Terkesli Arşivi