Tatil bitti, sıra biraz dinlenmede

Tatilini Türkiye'de geçiren yüz binlerce Avrupalı Türk yaşadığı ülkelere geri dönmeye başladı. Yorucu bir tatil geçiren Avrupalı Türklerin çilesi önce kara yoluyla başladı. Sırp-Bulgar sınırındaki uzun kuyruklar ve saatlerce güneşin altında beklemeler can sıktı. Buna paralel olarak Macar-Sırp kapısı da, bu yıl beklemelerin yaşandığı önemli yerlerden birisini oluşturdu.

Diğer taraftan Kapıkule ve İpsala sınır kapılarındaki beklemeler, işin kaymağını oluşturdu. Vatandaşlar, daha izine başlamadan hem fizikken hem de ruhen yorgun olarak ana vatanlarına ulaştı.  Türkiye'ye giriş yaptıktan sonra da yüzlerce kilometre yol kat terek memlekete varmak hiç kolay olmadı. Özellikle İstanbul’un içine uğramadan Kuzey otoyolunu kullanmak büyük rahatlık getirirken, otoyolu kullanmayı bilmeyen sürücüler yüzünden yolculuk tam manasıyla psikolojik savaşa dönüştü. Bir taraftan sol şeridi işgal eden kamyon ve otobüsler diğer yandan 80 km hızla orta şeridi babasının malı zanneden, sağına sonula bakmayan, kendisine yapılan ikazları bile dikkate almayan otoyol eşkıyaları sürüşü kâbusa çevirmeye yetti. Hele hele ülkenin trafiğine şekil vermeye çalışan belediyelerin yerleştirdiği sabit radarlar, insanı çileden çıkarmaya yetiyor. 

Trafik ekiplerinin denetimi ise trafiğe şekil vermekten ziyade sürücülere ceza keserek kendilerine verilen rakamı doldurmaktan başka bir işe yaramadı. Meydana gelen kazaların büyük bir bölüme aşırı hız, aracın kontrolden çıkması diye raporlara geçiyor. Peki bu konuda ortaya çıkan eğitim eksikliği telafi ediliyor mu? Sizin ülkenizde hiç bir rapora yol yapım hatası, trafik levhalarının yersizliği gibi bir ifade yer almışımıdır? Sizin yollarının hatasız mı? Bunu soruşturan veya takip eden var mı? Polisin müdahale ettiği her noktada mutlaka düzensizlik var. Bir de sinyalizasyon sistemi var ki düşman başına! Uluslararası yol statüsünde bulunan bir kara yolunda yayalara verilen geçiş hakkı gece-gündüz hep aynı. İster yaya olsun ister olmasın yayaya geçiş hakkı veriliyor ve uluslararası karayolu yaya olmayan yaya için kesiliyor.  Sorumlunun kim olduğunu bilsek yazı yazıp bu yanlışı dile getireceğiz, lakin öyle bir sistem ki kimin nereden sorumlu olduğu belli değil.

Büyük bir trafik savaşının ardından evinize ulaşıyorsunuz. Çok şükür kazasız belasız vardık, diyerek dinlenmeye çalışırken, yolda korkunç bir ses kirliliği oluşturan sünnet ve düğün konvoylarının davullu-zurnalı kortejleri sizi yatağınızdan hoplatıyor. Yani beyefendi sünnet oldu veya evleniyor diye herkes kalkmalı ve bu olaya şahitlik etmeli! Sünnet mi oldun, evlendin mi, iyi hayırlı olsun da bu mutlu gününde beni rahatsız etme! Yorgun olan, hasta yatan var.  Biraz saygı lütfen!

Cahillerin yaptığı bu ses kirliliğine sabrederken, birden ne olduğunu anlamadığımız bir gürültü ile irkiliyor pencereye koşarak kıyameti koparak bu gürültüye yöneliyoruz.  Belediye başkanının adını çöp kamyonuna yazabilecek kadar vıcık vıcık yağcılık yapan şirketin kamyonu mahalledeki çöpleri topluyor. Çalıştırdığı ucuz iş gücü o mahallede veya sokakta insanların yaşadığına ve ehemmiyet vermeden olabildiğine sesli bir şekilde temizlik yapıyor.  Saatin kaç olması onlar için önemli değil.

Çok şükür çöpçüleri savdıktan sonra kulakları sağır edecek şekilde bir ses insanları namaza kaldırıyor! İmam veya müezzin hoparlörün sesini en son seviyeye çıkararak okudukları tegannili ezanla İslam'ın sesini yükselttiklerini zannediyorlar. Yaptıkları bu kasıtlı ses kirliliğiyle mahalle sakinlerini maalesef camiye gelmelerini sağlayamadılar. Kalktığımız sabah namazında ise namaz için evinde ışık yapan hane veya daire sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Bu seremoni her gün tekrarlanıyor. Hele şöyle şehrin keşmekeşinde uzaklaşalım da kendimizi doğayla baş başa bırakalım dedik. Gittiğimiz piknik alanındaki saatler, etraftaki çöpleri toplamakla geçti.  Yani anlayacağınız biz bu ülkeye şekil veremedik. İnsanları terbiye edemedik. Kendi kendimizi yedik, sinirlendik. Bu sinir ve yorgunlukla Avrupa'daki ülkemize geri döndük. İzini bitirdik. Şimdi dinlenme zamana. Lütfen rahatsızlık vermeyin!..  

 

Bu yazı toplam 2840 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ömür Çelik Arşivi