Eğri otursak da doğru konuşmak lazım

Herkesin muztarip olduğu en önemli konuların başında çocuklarımızın geleceği gelmektedir. Evet, çocuklarımızın durumu ve bu durumdan yola çıkacak olursak geleceği de vahimdir.  Herkes bu konuda birilerinden bir şeyler bekliyor da maalesef kendisine sunulan ikramları da elinin tersiyle itmesi daha vahim bir durumdur.

Kendi anadilini bilmeyen bir çocuk, yani Türkçeyi okuyup anlayamayan biri nasıl olur da Türk kültürünü nasıl öğrenir? Bu kültürü nasıl yaşar ve yaşatır? Bu çocuktan Türk gibi davranmasını beklemek ne kadar doğru olur?  Bakınız, bu karamsar tablonun başında Türkçe geliyor. Kendi derdini kendi anadilinde anlatamayan kimse hastadır.  Bu kadar önemli olan bu konu hakkında devletimiz ne yapıyor? Sivil toplum örgütlerimiz ne yapıyor, gelecek için neler planlıyor? Biz ne yapıyoruz?  Neler yapmalıyız? Neler talep etmeliyiz?

Türkiye,  İsviçre'deki okul çağındaki Türk çocukları için vatandaşlarımızın yoğun olarak yaşadıkları şehirlere öğrenci sayısına göre öğretmenler göndererek, Türkçe ve Türk kültürü dersleri verdirerek çocukların Türkçe ve Türk kültürü ile bağlarını kurmaya çalışıyor. 
Elimizdeki rakamlar şöyle 2015 yılı itibariyle İsviçre'de görevli öğretmen sayısı 32, öğrenci sayısı 2 bin 513, okul aile birliği 179.  'da2016 öğretmen sayısı 30, öğrenci sayısı 2 bin 276, okul aile birliği sayısı ise 185.  Öğretmen ve öğrenci sayısı azalırken okul aile birliği sayısı arttı.   2016 yılı rakamlarına göre 2 bin 276 öğrenci bölü, 30 öğretmen, eşittir 130 öğrenci. Yani her öğretmenin 130 öğrenciye Türkçe ve Türk kültürü dersi vermesi gerekiyor.  Öte yandan 185 okul aile birliğini öğrenci sayısına böldüğümüzde ise her 12 öğrenci için bir okul aile birliği kurulduğunu görüyoruz.  Bu kadar Okul Aile Birliği üyelerine bir tavsiyemiz olacak. İsviçre genelinde Türkçe ve Türk Kültür derslerine gidecek yaştaki çocuklarımızın sayısı 17 bin civarındadır.  Dernek kurmaktaki maharetimizin ne olur bu çocuklarımızın Türkçe öğrenebilmeleri için kullanın.  Çünkü var olan çocuklarımızın yedi de biri ancak Türkçeyi önemsiyor.  Bu sayının mutlaka artması gerekiyor.

Yazımızın başlığına "Eğri oturalım doğru konuşalım" atasözünü biraz açacak olursak atasözümüz bize şu mesajı veriyor.

"Yalnızca seni ilgilendiren konularda özgür sayılabilirsin, sana kimse karışamaz; istediğin gibi yer, içer, giyinir ve oturursun. Ancak toplumu ilgilendiren konularda doğru konuşmalı, yalandan kaçınmalısın; eğer çıkar kaygısı ile yalan söyler, doğruyu eğri diye gösterirsen toplumu ayakta tutan güven duygusunu sarsmış olursun."
İşte atasözümüzün açıklaması böyle

Sahi ya biz nasıl oturuyor, neler söylüyoruz? Çocuk sayısı, öğretmen sayısı azalıyor, buna
paralel okul aile birlikleri artıyor.  Artıyor da ne oluyor?  Çocuklarımız Türkçeleri mi düzeldi? Hatta çocuklarımızın eğitim seviyesi mi yükseldi?  Bir gün karşınıza Ahmet isimli bir genç çıkar, "Benin atalarım Türk fakat ben Türkçe bilmiyorum.  Türkiye'ye hiç gitmedim. Türkiye'de hiç bir akrabamı tanımıyorum.  Türkçe bilemediğim için buradaki Türklerle de Türkçe konuşamadığım için arkadaşlık yapamıyorum" derse şaşırmayın, hayıflanmayın. Çünkü bu çocuğun bu halinden siz mesulsünüz.  Mesul olmamak için bu günden tezi yok, düzgün oturup düzgün konuşmamız lazımdır.

Bu yazı toplam 3742 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ömür Çelik Arşivi