İsviçre Türk Toplumu olarak neredeyiz?

Cumhuriyet tarihinin en kirli saldırısına maruz kalan ülkemize milletimize ve devletimize öncelikle büyük gelmiş geçmiş olsun. Hala bir kesim olay darbe mi değil mi tartışmaları yapmaya devam ediyor. Ortaya çıkan delil ve itiraflar ülkemizin nasıl büyük bir tehlşke atlattığını ve ipten döndüğünü gözler önüne seriyor.
Geçmişteki hiç bir darbe ile kıyaslanmayacak derecede hain bir oyun ile milletimize, devletimize ve milletin meclisine yapılan bu alçak saldırıyı kınıyorum. Ve ''Bu olay darbe değil tam aslında.... darbeyi kınıyorum AMA''..ile cümleler kurup kem küm edenleri bundan sonra ne sosyal medya sayfamda ne yaşamımda dikkate almayacağım.

Belki günlerdir aynı şeyleri konuşuyor yazıyoruz. Bu konu hakkında da pek çok şey yazılıyor konuşuluyor, konuşulmaya yazılmaya devam edilecek.
Tüm batı medyası gibi, İsviçre Medyası'nda özellikle bulvar medyası yine içindeki Türkiye kinini kustu. Aynı olaylar Fransa veya Almanya'da yaşandığında nasıl pişkin ikiyüzlü yayın politikası güttüklerine tanık oluyoruz.
Fransa'daki Ohal'i sıradan bir haber olarak okuyucusuna duyuran aynı medya, Türkiye'deki Ohal kararını olayları her zamanki çarptırdığı şekliyle okuyuculara duyurdu. Batı medyası darbeden mağdur olan tankların altında kalan yürekli halkımı değil, günlerdir darbe yandaşı olanların ve bundan dolayı mağdur olabilecekleri gündemine taşıyor.
Bu noktada İsviçre Türk Toplumu olarak bazı eksikliklerimiz ortaya çıkıyor. Son yıllarda tüm zamanlarda hiç olmadığı kadar yanlı aleyhte medya üzerinden ülkemize milletimize saldırı var. Buna paralel olarak sosyal medya diye dezenformasyon akışının çok hızlı yayıldığı bir mecra var.
İsviçre Türk Toplumu olarak artık hem sosyal medyada hem İsviçre medyasına karşı aktif çalışma yapacak bir yapı oluşturmamız kaçınılmaz görünüyor. Bugüne kadar yapılan iyi niyetli çalışmaları takdir ediyoruz, ancak günümüzün koşullarında bu çalışmaların yetersiz kaldığı aşikar.


Ben vatandaşlarımızın oy kullanma hakkına sahip olmalarını yıllarca gerek yazılarımda gerek siyasi vekillerle görüşmelerimde talep ederek bu beklentiyi dillendirdim. Ancak gelinen noktada üzülerek görüyorum ki, oy kullanma hakkı İsviçre'deki sosyal ve kültürel faaliyetlerin büyük çoğunluğunu Türkiye odaklı yapmaya yöneltti.
Halkımız farkında olmadan da, sosyal medya paylaşımlarında Türkiye'deki siyasi gündeme ilişkin paylaşımlar artmaya başladı.
Daha önceki yıllarda siyasi ayrışmaların pek fazla yansımadığı bu toplumumuzda, artık siyasi görüş ayrıcalıkları kendini iyice hissettirmeye başladı.
Türkiye'deki sorunları buraya taşımayın diye yıllarca çağrılar yaptık. Ancak, bakıyoruz İsviçre Parlamentosu'na giren ve yerel meclislerde siyaset yapanlarda Türkiye'deki siyasi partilerin uzantıları gibi hareket etmeye başladı. Halktan ''yabancı sorunlarına ve tüm göçmenlerin temel sorunlarına yönelik çalışmalar'' yapacağını söyleyen siyasetçiler, son dönemlerde Türkiye'deki siyasi gelişmelere laf yetiştiriyor. İsviçre medyasında Türkiye aleyhinde demeçler veriyor.
Bir kulağımız gözümüz Türkiye'de yakınlarımızda. Ülkemizin siyasi gündemini elbette takip etmeliyiz. Yaşadığımız ülkenin gündeminden güncel konularından da uzaklaşmamalıyız. Acilen yaşadığımız topluma İsviçre'ye odaklanıp gelecek kuşakları kaybetmememiz için fikirler üretip uzun vadeli düşünmemiz şart. Gerek medya üzerindeki algı haberleriyle gerekse artan Müslüman karşıtlığıyla, gelecek kuşakları hiç olmadığı kadar bir yığın sorun bekliyor. Ve yetenekli gençleri Türk Toplumu'nda STK bünyelerine kazandırmamız gerek.

Bu yazı toplam 35 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cemil Baysal Arşivi