İsviçre Havaalanları ne kadar güvenli?

Önemli olan, patlamadan önce tedbir almak

İsviçre Havaalanları ne kadar güvenli?

Yıllardır Zürih, Basel Havaalanı'nda ne zaman uçuşum olsa, bazen sessiz bazen yanımdakilere buradaki güvenlik zaafiyetlerine dikkat çeker, ''Bugüne kadar burada bir olay olmadıysa şanstır'' demişimdir. Havalimanı terminaline aracı yüklü yolcular veya yakınları, hiçbir kontrol ve denetime tabi olmadan rahat bir şekilde park binasına giriş yapabiliyor. İçinde ne olduğu bilinmeyen bavul ve bagajlar terminal'in ne parkına girerken, ne de daha sonra terminalin girişinde bir ön kontrol ve X-Ray cihazından geçmiyor. Yolcular ve beraberindeki yakınları elini kolunu sallayarak check-in yapılan kontuarlara kadar yanaşıp bagajlarını teslim edebiliyor. Yakınlarıyla terminalin ortasında pasaport kontrolünde vedalaşıyorlar. Yaşanan bunca olaylardan sonra bu nasıl bir güvenlik tedbiridir ki?

Peki bavullar check-in yapıldıktan sonra ne oluyor?

Uçağın ve yolcuların uçuş emniyeti için sadece uçağa biniş öncesi yolcular X-Ray cihazlarından geçiyor. Terminalde birkaç devriye polis geziyor. Ancak bu kesinlikle yeterli değil. Bazen binlerce insanın içinde bulunduğu terminalin güvenliği ne olacak? Terminalin yarısı güvenli, yarısı ise şansa emanet. Türkiye ve bazı diğer ülkeler, terminale ve park binasına yaklaşan aracı çok önceden kontrol ederek tedbirini alıyor. Ancak Avrupa'nın tüm havalimanlarında durum Zürih ve Basel'den farksız. Bu güvenlik zaafiyetinden yararlanıp, son Brüksel'de elindeki bomba yüklü bavulları intihar saldırıcıları nerede patlattı hepimiz gördük. Bu konuda umarım acilen tedbirler alınır.

Tedirginlik devam ediyor..

Son olaydan sonra toplu alanlarda olayların hemen ardından insanlar birbirinin yüzüne şüpheli gibi tedirgin bakıyordu. Terör tehditleri ve patlamalar hızla küresel ölçekte sürüyor. Korkarım ki bitmeyecek. Terörün tamamen biteceğini hiç inanmayanlardanım. Sadece örgüt adları değişir, çıkarlara göre farklı kıtalarda kullanıldıktan sonra kullanım tarihleri biten örgütler tasfiye edilir. Sahaya yeni isimli canavarlar sürülür. Ancak terör ne zaman azalır sorusuna cevabım hep aynıdır:

Batı halkı ve medyası ne zaman kendi kapısının önünde Paris'te, Brüksel'de, Londra'da veya New York, Tel Aviv dışındaki kentler Ankara, İstanbul, en son Pakistan ve Irak'taki patlamalara toplu katliamlar yaşanınca bunları dert edinir, patlamalara kör-sağır ve dilsiz kalmaz, işte o gün belki patlamalar kendi kapısının önüne gelmeden önlenir veya azalır. Irak'ta hangi ellerin attırdığı bilinmeyen, neredeyse her gün patlayan bombalara üzülür, Filistin'de, İsrail uçakları hastaneleri bombaladığında, yerle bir ettiği okullara tepki verir, hastanelerde ölen masumların katliamı sonrası, "İsrail'in savunma hakkı" demezse terör azalır. Birleşmiş Milletler terörün kınanması gündeme gelince veto hakkını kullanıp üstü örtülmezse, teröre ortak olunmaz. Ağaçlara ve yeşilliklere karşı çevrecilik kılıfı uydurup, Ortadoğu'nun binlerce senelik medeniyet ve tarihinin yok edilip insanlığın ortak eserlerinin bombalanmasına "ne oluyor" demezse terör bitmez. Seçilmiş yönetimlere yapılan darbelere seyirci kalıp, sabah namazı için mabede sığınan insanların üstüne nizamı ordu güçleriyle katliam yapılmasına sağır-dilsiz ve kör kalırsanız ''İşid nasıl kuruldu'' diye sormanıza gerek yok.

Dünya genelinde İşid veya Daeş diye tanımlanan canavar acaba nasıl kuruldu?

Yukarıda saydığımız dengesizliklerden sonra aslında bunu pek anlamak zor değil. Dünya'da korku imparatorluğu kuran Daeş'in ilk temellerinin Irak işgali sırasında kurulduğu biliniyor. Irak'taki direnişi zayıflatmak adına kurulup büyütülen Daeş'in, Irak işgali boyunca yeniden dizayn edildiği, Libya'ya da sokulduğu biliniyor. Bu canavar kendisini büyütenlerin şu an kontrolünden çıktı. Musul'un işgali, Libya'daki iç savaşın tezgâhlanmasının yanı sıra, İngilizlerin elinde olan dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip Nijerya'nın, DAEŞ'in kolu Bokoharam eliyle nasıl çaresiz bırakıldığını ve boyun eğdirilmeye çalışıldığını da açık seçik görüyoruz. Kirli ellerin çok önceden yazdığı oyunun, terör örgütlerinin kullanıldığı sahadaki bölümü oynanıyor. Sadece oyunu yazanların sonunu bildiği bu belirsiz geleceğe sürükleniyoruz.

İstanbul'da Sultanahmet'ten yazdığım bu yazımdan önce, kaç gündür terör korkusunun yansımaları Sultanahmet ve diğer bölgelerde normalin altında seyreden turist sayısından ve insanların kaygısından anlamak mümkün. Metro ve havaalanlarında ve turistik yerlerde güvenlikler artmış. Ancak turist sayısı ve iptaller caddelerde otellerde gözle görünüyor, Avrupa'lı turistler azalmış, Bu durum bu yaza korkarım sirayet edecek gibi gözüküyor. Ard arda yaşanan felaket senaryolarına umarım yenileri eklenmez. Evlatlar ölmez, analar ağlamaz. Geride yetim evlatlar ve yıkılmış parçalanmış yuvalar kalmaz. Ülkemizin üzerindeki kara bulutlar dağılır ve aydınlık yarınlara güneş doğar diyelim.

Bu yazı toplam 38 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cemil Baysal Arşivi