ZERMATT – İsviçre Alpleri’nin simge zirvelerinden biri olan Matterhorn’un eteklerinde bulunan ve dağcılar için önemli bir kamp noktası olan Hörnlihütte’de, 28 Haziran sabahı sıra dışı bir sıcaklık ölçümü yapıldı. Normalde sabah saatlerinde 3.260 metre yükseklikte yaklaşık 4 derece olan sıcaklık, bu kez 12 derece olarak kaydedildi.

Uzmanlar, bu seviyede görülen sıcaklık artışının sadece hava koşullarının geçici bir etkisi olmadığını, küresel ısınmanın Alpler üzerindeki doğrudan etkisi olduğunu belirtiyor. Hörnlihütte yöneticileri, bu durumun dağcılık sezonunu ve dağ güvenliğini etkileyebileceğine dikkat çekti.

⸻

Dağlarda Tehlike Artıyor

Yüksek rakımlarda bu denli sıcaklık farklarının yaşanması, dağlarda kar erimesinin hızlanmasına, kaya düşmeleri riskinin artmasına ve buzulların daha erken çözülmesine neden olabiliyor. Bu durum, hem profesyonel tırmanış ekiplerini hem de doğa turizmiyle uğraşan işletmeleri endişelendiriyor.

Zermatt bölgesindeki yerel rehberler, son yıllarda tırmanış sezonlarının kaydığını ve geleneksel olarak güvenli sayılan parkurların daha kısa süreyle erişilebilir hale geldiğini bildiriyor.

⸻

İklim Değişikliğinin Dağlardaki Etkisi

İsviçre’de yapılan ölçümlere göre son 50 yılda ortalama sıcaklık 2 dereceyi aşkın bir artış gösterdi. Bu oran, küresel ortalamanın da üzerinde. Özellikle Alpler gibi yüksek rakımlı bölgelerde etkiler çok daha belirgin hale geliyor.

Uzmanlara göre bu tarz ani ve ekstrem sıcaklık değişimleri, önümüzdeki yıllarda daha da sık yaşanacak. Özellikle yüksek irtifa bölgelerinde yaşayan canlı türleri ve buzullar açısından geri dönüşü zor sonuçlar doğurabileceği ifade ediliyor.

⸻

Sonuç ve Uyarılar

Uzmanlar, dağlık bölgelerde faaliyet gösteren kişilere ve turistlere yönelik olarak şu uyarılarda bulunuyor: Sabah saatlerinde hava serin olsa bile ani sıcaklık artışları nedeniyle kar yapısı değişebilir, düşme ve kayma riski artabilir. Ayrıca, yeterli su tüketimi, uygun ekipman ve rota planlaması bu koşullarda daha da önem kazanıyor.

İklim değişikliğinin etkilerinin artık günlük dağ hayatında bile gözlemlenebilir hale gelmesi, bölge yönetimlerinin ve doğa koruma kuruluşlarının önümüzdeki süreçte alacağı önlemleri daha da kritik hale getiriyor.