Neleri Unuttuk…
Büyürken bazı şeyleri kazandık; sorumluluk, tecrübe, güç ve biraz da sertlik. Ama farkında olmadan birçok şeyi de geride bıraktık. Çocukken sokakta oynarken hissettiğimiz o sınırsız özgürlüğü, annemizin bir dokunuşuyla bütün dertlerimizin geçeceğine olan inancı, yağmurda ıslanmayı dert etmeyen saf neşemizi…
Büyürken Neleri Unuttuk?
Oyuncak arabaların vızır vızır yarıştığı, misketlerin renk renk parladığı günleri. Bir arkadaşımızın kapısını çalıp “Hadi dışarı çıkalım” demenin basitliğini. Büyüdükçe programlar, toplantılar, listeler yaptık; spontane gülüşleri kaybettik.
Zamanla Nelerden Koptuk?
Birlikte yemek yemekten. Uzun uzun sohbetlerden. Misafirliklerin neşesinden. Yolda yürürken başımızı kaldırıp gökyüzüne bakmaktan… Her şey hızlandı, biz de hızlandık ama yolun kenarında çiçeklerin açtığını göremez olduk.
Neleri Özlüyoruz?
Kimi zaman eski bayram sabahlarını, kimi zaman annemizin kahve kokusunu. Çocukluk arkadaşlarımızla paylaştığımız sırların masumiyetini. Komşu teyzelerin pişirdiği böreklerin kokusunu. Hayatın bu kadar karmaşık olmadığı o eski basit günleri özlüyoruz.
Neleri Unutmak İstiyoruz?
Kırgınlıkları. Yolda biriken çakıl taşları gibi kalbimize ağır gelen anıları. Yanlış insanlara verdiğimiz gereksiz değerleri. Ve bazen de kendimize ettiğimiz haksızlıkları… Unutmak istiyoruz ki yolumuza daha hafif devam edelim.
Son Söz
Aslında mesele neyi unutup neyi hatırlayacağımızda gizli. Hayat, belleğimizdeki bir sandık gibi. İçine koyduklarımızı biz seçiyoruz. Belki de artık, bizi yoran yükleri orada bırakıp; bir gülüşün, bir dost sesinin, bir çocuk kahkahasının değerini yeniden hatırlama zamanı.
Çünkü insan büyürken kaybettiklerini değil, hatırladıklarını yaşatıyor.
Unuttuklarımızla yüzleşmek, özlediklerimizi yeniden bulmak ve unutmak istediklerimizi geride bırakmak… Hayat aslında bu üç kapının arasında yürümek değil mi?
Muhabbetle…