İnsan var, insanlık kalmadı

Ömür Çelik

Türk dünyasının yetiştirdiği önemli şairlerinden Bahtiyar Vahapzade’nin “Korkarım dünyada bir zaman gele. İnsanlar yaşaya, insanlık öle” şeklindeki endişe dolu sözüne maalesef günümüzde sıkça rastlanılır hale geldi.
Acımasızca işlenen cinayetler, vahşice katledilen hayvanlar ve sorumsuzca kirletilen çevre ve kültür ve tarihi mirasları tahrip etmek, insanlığın ölmekte olduğunu gösteren en belirgin alametlerdir. 2009 yılında 84 yaşında yüzlerce eser bırakarak ahirete irtihal eden Türk dünyasının büyük şairi Vahapzade’nin insanlık adına korkusu vefatından kısa bir zaman sonra ne yazık ki tahakkuk etti.
Avrupa ülkelerindeki gibi geniş caddeler, düzgün kaldırımlar, yeşil alanlar, sportif ve kültürel etkinlikler ve mimarî estetiğe sahip şehirler ülkemizde de oluşmaya başladı. Şehirde yaşamak ile şehirli olmak farklı şeylerdir.
Şehirli olmak demek şehrin her şeyine ortak olmak, imarına, temizliğine, tarihine, kültürüne, sanatına, şehri şehir yapan değerlerine katkı sunarak ona sahip çıkmaktır.
Bir başka ifadeyle de şehre kimse zarar vermesin, güzelliklerini bozmasın, onu çirkinleştirmesin diye gayret gösteren ve bu bilinçle nesiller yetiştirenlerdir.
Yöneticilerimiz sağ olsunlar şehirde yaşayanların standartlarını yükseltmek için çalışırken diğer taraftan da “çimenlere basmayın, çiçekleri kopartmayın” levhaları dikmek zorunda kalıyorlar. O güzelim yeşil alanları çöp alanına çevirenler, denizlerdeki ve göllerdeki plastik artıkları oralara atanlar insanlıktan nasibini alamamış insanlardır.
Belediyenin oturup dinlenesiniz diye koyduğu ahşap oturağa ismini yazan da, insanlıkla alakası kesilmiştir. Bu zihniyete sahip nasipsizler, tarihi eserlerimiz koruma altına alınmazsa taş üstüne taş bırakmazlar. Defalarda sosyal erozyonun telafisinin çok zor olacağını yazdık. Uzmanlarımız ısrarla ikazlarını yineliyorlar. Okullarda “görgü kuralları” dersine bile itiraz eden sözde yazar/çizer takımı var.
Şehirleşmenin toplumun üzerinde etkileri iki kısımdır. Birincisi şehrin, şehre göçenler üzerindeki etkisi; ikincisi şehre göçenlerin şehir üzerindeki etkisi. Dünya genelinde hâkim kültürün etkisi daha aktif olurken bizde göçlerin şehirlere verdiği zarar daha fazla olarak görülüyor. Öyle ki şehirli olmayanlar şehrin dil yapısını bile bozduğunu müşahede etmekteyiz
Şehir ve şehirli kültürü üç halde var olur: İnşa edilmekle, dönüştürülmekle ve korunmakla varoluşunu sürdürür.
İster İsviçre’de yaşayın ister Almanya’da var olan düzeni sürdürmeğe gayret etmeliyiz. Uyum sağlayacağız. Milli değerlerimizle de taşadığımız toplumlara katkı sağlayacağız.

Her güzelliğin devamı, insan unsuruna bağlı bir eylemdir. İnsanlığın yaşanabilmesi insan olmaya bağlıdır. Bunun ilk ve en önemli unsuru eğitimdir. İnsan eğitmenin yaşı da bellidir. Okullar ticarethane olmaktan çıkarılmalı, öğrenci de müşteri olarak görülmemeli ve eğitim milli olmalıdır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.