Gurbetten Sılaya Gezi Rotaları – 4

Turgut Tunç

İzmir’den ayrıldık.
Kemeraltı’nın kalabalığını, Kordon’un rüzgârını, Karşıyaka’nın lokmasını geride bırakırken aklımızda hâlâ martı sesleri, elimizdeyse yarım kalmış bir çay bardağı…
Bu sefer rotamız güneye, daha sessiz, daha içe doğru kıvrılıyor.
Ege’den Akdeniz’e uzanan bu yolculuk, sadece harita üzerinde ilerlemiyor; bir nevi içe akan bir özlemin, biraz daha sılaya yaklaşmanın da adımı oluyor.

İlk durak: Muğla.

Muğla, deniziyle değil; o denize varana dek susan dağlarıyla karşılar seni önce.
Bir süre sessizlik…
Sonra Akyaka.
Azmak Deresi’nin kenarında rüzgârla oynayan söğüt dalları…
Suyun içinden süzülen balıklar kadar duru bir hayat akar burada.
Akyaka’da zaman, sabahla öğle arasına sıkışmış bir huzur gibidir.

Azmak kenarında taze levrek buğulama ya da odun ateşinde pişmiş alabalık eşliğinde bir öğle molası verilir.
Gözün yeşile, kulağın suya alışır.
Huzur kendiliğinden iner insanın üzerine.

Yol Sakar Geçidi’nden kıvrılarak seni Fethiye’ye götürür.
Bir mola yeri: Kayaköy.
Terk edilmiş taş evlerin arasından geçerken her adım, sanki bir hatıraya dokunur.
Taş sokaklarda yürürken, geçmişin sessiz fısıltısını duyarsın.

Fethiye’de Ölüdeniz…
İsmiyle zıt bir güzellik taşır: Dingin ama dipdiri.
Turkuaz suya ayaklarını sokarsın; serinliği sadece bedeni değil, yorgun zihni de serinletir.
Gökyüzünde süzülen paraşütler, mavinin içinde özgürlüğün simgesi gibidir.

Yemek molası için Paspatur Çarşısı’na uğranır.
Fethiye’nin meşhur keşkek yemeği, odun fırınından çıkan sıcak pideler ve yoğurtla sunulan çıtır kabak çiçeği dolması damakta unutulmaz izler bırakır.
Azıcık baharat, bolca samimiyet…

Yol burada ikiye ayrılır:
Datça ve Bodrum.

Datça…
Yavaşlığın başkenti gibi.
Reşadiye Mahallesi’nin taş evleri, begonvillerle sarılmış kapıları arasında yürürken, insan adımlarını bilerek yavaşlatır.
Mehmet Ali Ağa Konağı’nın serin avlusunda bir kahve molası verilir; sessizlik burada bile derindir.
Tezgâhlarda taze bademler, sabah toplanmış incirler…

Öteki yol Bodrum’a çıkar.
Bodrum sabahlarıysa sessizdir.
Yat limanı boyunca yapılan bir yürüyüşte, rıhtımda sabah balıkçılarıyla selamlaşırsın.
Zeki Müren Sanat Müzesi’ne uğrarsan, Ege’ye şiirle karışmış bir sesle vedalaşırsın.

Ama biz, kalabalıktan sıyrılıp Akdeniz’e doğru yol alıyoruz artık.
İçimizde Ege’nin duruluğu, önümüzde Akdeniz’in sıcak soluğu…

Muğla’dan sonra sırada: Antalya.

Antalya, adını söyleyince bile insanın içine bir sıcaklık düşer.
Tarih ve deniz burada kol kola.
İlk adım Kaleiçi’ne atılır.
Daracık taş sokaklar, begonvil sarkan balkonlar ve eski ahşap evler karşılar seni.
Yat Limanı’ndan çıkan kayıklar, falezlerin gölgesinde salınır.
Gün batımında Konyaaltı Sahili’ne geçilir.
Palmiye ağaçlarının arasından batan güneşe doğru yürürken, insan hayata dair bütün yorgunluklarını bir kenara bırakır.

Küçük bir mola için Antalya’nın geleneksel serpme kahvaltı sofralarından birine oturursun.
Taze portakal suyu, çıtır simit ve peynir çeşitleriyle günü hafif ama keyifli bir ritimde devam ettirirsin.

Sonrasında: Alanya.

Alanya, sıcağın ve denizin el ele verdiği bir şehir.
Kale yolu sarmaşık gibi kıvrılarak yukarı çıkar.
Yokuşun sonunda Alanya Kalesi’ne varırsın.
Bir yanda uçsuz bucaksız Akdeniz, bir yanda güneşin altın gibi parladığı şehir…
Akşam saatlerinde deniz kıyısında bir çay molası verir, şehre bir de denizden bakarsın.
Burada zaman hem sıcak hem samimi akar.

Ve son durak: Mersin.

Mersin, yolun sonunda yumuşayan bir veda gibi.
Kızkalesi, denizin ortasına kurulmuş bir masal gibi durur.
Kıyıda yürürken taşların arasından denize düşen gün batımını izlersin.
Burada hayat telaşsız, sohbetler gerçek, tatlar derin.

Bir tantuni dürüm alırsın eline, yanında buz gibi ayran…
Öyle büyük sofralar kurmaya gerek kalmaz.
Bir dürüm, bir sohbet, bir sahil yetip artar insana.


Muğla’nın serin taş evlerinden geçtik, Azmak’ta su sesiyle dinlendik, Datça’da zamanın yavaşlığını öğrendik.
Antalya’da tarihle denizin kardeşliğini hissettik. Alanya’da sıcağın dostluğunu, Mersin’de içtenliğin kokusunu aldık.

Haftaya;
Güneşin sahilde parladığı, tarihin taş sokaklarda yankılandığı Alanya ve Antalya duraklarımızın detaylı keşfiyle yola devam edeceğiz.

Vakit bulursanız, çayınızı alın, muhabbetimize ortak olun.

Gurbetten Sılaya Gezi Rotamız devam edecek, görüşmek üzere.

Muhabbetle…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.