Enerji, modern dünyanın en temel yapı taşlarından biridir. Sanayiden ulaşıma, tarımdan bilişime kadar tüm sektörler enerjiye ihtiyaç duyar. 21. yüzyılda dünya nüfusunun artması, teknolojik gelişmeler ve yaşam standartlarının yükselmesi, enerji talebini sürekli artırmaktadır. Bu nedenle, mevcut enerji kapasitesinin durumu ve geleceğin enerji ihtiyacını nasıl karşılayacağımız, hem çevresel sürdürülebilirlik hem de küresel ekonomik istikrar açısından kritik öneme sahiptir.
Türkiye, coğrafi konumu nedeniyle hem büyük bir enerji tüketicisi hem de önemli bir enerji koridoru konumundadır. Hızla artan nüfusu, gelişen sanayisi ve kentleşme oranı, enerji ihtiyacını her yıl daha da artırmaktadır. 2024 itibarıyla Türkiye’nin enerji tüketimi yaklaşık 160 milyon ton petrol eşdeğeri (Mtoe) seviyesindedir. Ancak bu talebin yaklaşık %70’i ithalatla karşılanmaktadır; bu da enerjide dışa bağımlılığın ciddi bir sorun olduğunu göstermektedir.
Türkiye’nin en büyük zorluklarından biri enerji arz güvenliği ve ithalat bağımlılığıdır. Ancak bu durum, aynı zamanda *
yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının değerlendirilmesi için büyük bir fırsat sunmaktadır. Türkiye’nin güneş enerjisi potansiyeli yüksek, rüzgar enerjisi kapasitesi güçlü ve jeotermal kaynakları zengindir. Ayrıca, genç ve dinamik nüfusu sayesinde enerji teknolojilerine hızlı adapte olma potansiyeline sahiptir.
Türkiye, doğalgaz ihtiyacının büyük bir kısmını Rusya, İran ve Azerbaycan gibi ülkelerden boru hatlarıyla temin etmektedir. Yerli üretimde ise linyit kömürü, hidroelektrik, rüzgar ve güneş enerjisi öne çıkmaktadır.
2024 yılı itibarıyla Türkiye’nin kurulu elektrik gücü 110 GW civarındadır. Bu gücün kaynaklara göre dağılımı şöyledir:
- %30 hidroelektrik
- %23 doğalgaz
- %20 kömür (yerli ve ithal)
- %13 rüzgar
- %10 güneş
- %4 jeotermal, biyokütle ve diğer kaynaklar
Günümüzde dünya enerji üretiminin %80’i fosil yakıtlardan (petrol, kömür, doğalgaz) sağlanmaktadır. Ancak yenilenebilir enerji kaynakları hızla büyümektedir. 2024 itibarıyla:
- Güneş enerjisi kapasitesi 1.500 GW’ı,
- Rüzgar enerjisi kapasitesi 1.000 GW’ı aşmıştır.
Birleşmiş Milletler projeksiyonlarına göre, 2050 yılında dünya nüfusu 9,7 milyara ulaşacak ve enerji talebi %25-50 oranında artacaktır. Bu durum, temiz enerji yatırımlarını daha da kritik hale getirmektedir.
Enerji dönüşümü, teknik, ekonomik ve politik zorluklar içerse de önemli fırsatlar sunmaktadır:
✔ Yeşil istihdam alanları oluşacak,
✔ Enerji verimliliği sayesinde maliyetler düşecek,
✔ Enerji bağımsızlığı mümkün hale gelecektir.
Türkiye, son 10 yılda yenilenebilir enerji yatırımlarını hızlandırmıştır:
- Güneş enerjisinde 10 GW,
- Rüzgar enerjisinde 12 GW kapasiteye ulaşılmıştır.
- Jeotermal enerjide Avrupa’da 1., dünyada ilk 5’te yer almaktadır.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 2053 “Karbon Nötr” hedefi kapsamında, yenilenebilir enerjinin elektrik üretimindeki payının *
%65’in üzerine çıkarılması planlanmaktadır.
Gelecekte enerji ihtiyacı tüm ülkeler için stratejik öneme sahip olacaktır. Kim erken harekete geçerse, kazanacaktır. Türkiye, coğrafi konumu, genç nüfusu ve yenilenebilir enerji potansiyeliyle bu alanda kilit bir oyuncu olabilir. Enerji yatırımlarına bugünden odaklanan ülkeler ve yatırımcılar, yarının en güçlü ekonomileri arasında yer alacaktır. Enerjide bağımsız olmayanlar tam bağımsız olamaz.