İsviçre'nin Başkenti Bern'i tanıyalım
Biri ayı diğeri saat kulesi olmak üzere iki sembolü bulunan ve Avrupa’nın en çiçekli şehri ünvanına sahip olan Bern, tarihi özelliğinden dolayı UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası listesine girmeyi başararak koruma altına alınmıştır. Aynı zamanda bu şehir, İs
Bern şehri İsviçre Konfederasyonu’nun 1848 yılından bu yana idari merkezi yani başkentidir. Avrupa’nın en küçük yerleşim birimlerinden birisi olmasına rağmen pek çok diplomatik temsilcilik ve uluslararası organizasyona ev sahipliği yapmasının yanısıra sakin bir şehir olma özelliğini de korumaktadır. Avrupa’nın en iyi korunmuş Ortaçağ yerleşimlerinden biridir ve bu nedenle UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır. Aynı zamanda Avrupa’nın en çiçekli şehirlerindendir. Halka açık bir çok park ve ormana sahip olan Bern, ayrıca bina cepheleri ve tarihi çeşmeler ile diğer yapılar tamamen çiçeklerle süslenmiştir. Bu arada Avrupa’nın en küçük başkentlerinden biri olmasına karşılık İsviçre’nin ise dördüncü büyük şehridir.
Diğer şehirlerdeki hayat kalitesi kıstasları gözönüne getirilince, dünya üzerindeki en iyi on şehir arasında yerini alır. Şehrin simgesi ayı olmasının sebebi ise bilmeyenler için söyleyelim şehrin kurucusu olan Dük Berchtold, buraya bir şehir kurmaya karar verir. Yanındakilere bölgede avladığı ilk hayvanın adını şehre vereceğini söyler ve avladığı ilk hayvan da bir ayı olur. Böylece, şehrin adı da “Bär” yani “Ayı” olur. O dönemden günümüze kadar, şehrin sembolü “Ayı” olarak kalmıştır.
TURİZM:
Ortaçağ kuklalarının çeşitli hareketler sergiledikleri, Zytglogge Saat Kulesi, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesine 1983 yılında dahil edilmiş olan Bern’in gezilmesi ve görülmesi gereken yerlerinin başında gelmektedir. Şehri gezerken Gotik katedral, Münster ve belediye binasını da unutmamak gerekir. Bunun yanı sıra şehrin eski yerleşim bölgesinde, Avrupa’nın en uzun kapalı alış-veriş sokağı, son olarak da Bärengraben yani “Ayı Çukuru”, Ulusal Parlamento Binası ve Albert Einstein evi görülmeye değer yerler arasındadır.
BERN KARNAVALI:
Karnavalın kökeni, 1513 yılına kadar inmektedir. 1523-1525 yılları arasındaki köylü savaşı sonrasında, Papalık tarafından, karnavallar ve dini temalar yasaklanmıştır. Protestanlar için, ifade özgürlüğü, reformasyon dönemine kadar geri verilmez. Bu tarih 1982 yılına kadar devam eder ve bu yıldan itibaren yeniden karnaval düzenlenmeye başlanır. Ülkede, en büyük üçüncü karnaval, Bern şehrinde düzenlenir. Günümüzde organize edilen şehir karnavalı her yıl iki gün olarak “Şubat” ayında gerçekleştirilir.
SPiTALGASSE:
Burası, şehrin en şık ve eski binalarının ardında pek çok mağazanın saklandığı, canlı alış-veriş caddesidir. Tarihi şehrin sokaklarının çoğunun üzeri (yaklaşık 6 km.) kemerle kapatılmıştır. Bu kemerlerin altındaki sokaklarda ise müzisyenleri dinleyip, sokak sanatçılarını seyrederek gezinebilirsiniz.
DÖRTYÜZ YILLIK ÇEŞMELER:
Şehride bulunan çeşmelerin bir çoğunun yaşı hemen hemen 400’ü geçkindir. 16. yüzyıldan kalma çeşmelerin sütunları, genellikle canlı renklerle boyalıdır. Adalet Çeşmesi, Kindilfresserbrunnen Çeşmesi, Zahringer Çeşmesi şehirdeki en önemli tarihi çeşmelerin başında gelmektedirler.
EINSTEIN HAUS:
Ünlü fizikçi Albert Einstein: 1905 yılında, Bern şehrinde, İsviçre Patent Enstitüsünde çalışırken; ışık, uzay ve zamana ilişkin kuramlarla ilgileniyordu. E=mc kare olarak geliştirilen, Görelilik kuramını burada geliştirir. Bu kuramı geliştirdiği 1905 yılı, Annus Mirabilis olarak anılır. Evet, Einstein, karısı ve oğlu ile birlikte, burada yıllarca yaşamış ve kendisine Nobel kazandıran fotoelektrik olayı ile ilgili teorisini de burada geliştirmiştir.
Günümüzde bu ev, küçük bir müzeye dönüştürülmüş olup, ikinci katta: ünlü bilgin ve ailesinin hayat şartları, o zamanki mobilyalar ile gözler önüne sergilenirken, üçüncü katta ise, bilginin biyografisi, hayatı ve çalışmaları anlatılıyor.
BERN MÜNSTER KATEDRALİ:
İnşaatına, 1421 yılında başlanılmış ancak nef bölümünün tamamlanması 150 yıl sürmüş olan katedralin toplam yapım süresi 200 yıldan fazla bir zaman almıştır. İsviçre’nin en görkemli katedralidir.Kulede bulunan büyük çan, 1611 yılında buraya konulmuş olup 10 ton ağırlığındadır. 1893 yılında, yapıya eklenmiş olan kule külahının uzunluğu ise 100 metredir.
Ana girişin üstündeki alınlıkta 1490-1495 yılları arasında yapılmış “Son Yargı” isimli bir eser var. Erhart Küng tarafından yapılan eser, her sosyal sınıftan toplam 234 lanetli ve kutsanmış ruhu temsil ediyormuş.
Katedralin koro bölümüne gelindiğinde ise 15. yüzyıldan kalma rengarenk vitray pencereleri dikkat çekmektedir. Söylemeden geçmeyelim İsviçre’nin en yüksek kulesi de yine burada bulunuyor. Bu kulenin ikinci katından, şehrin o güzel manzarasını seyretmek mümkün. Ancak, kuleye tırmanmak için, elbette kuvvetinizi biraz ayaklarınıza vermeniz gerekebilir. Asansörü bulunmayan bu tarihi kuleye tam 254 taş basamaklı merdiven ile çıkılıyor. Tabii bu merdivenler, dar ve spiral olarak yapılmış. İkiyüzellidördüncü taş basamağıda bitirip kulenin en tepesine ulaşabilenleri karlı dağların muhteşem ve büyüleyici manzarası beklemektedir.
Katedralin hemen arkasında Münster Platform denilen yer bulunuyor. Buradan ilginç bir asansörle nehir kıyısındaki bir bölgeye inebiliyorsunuz.
BERN BOTANİK BAHÇESİ:
Bu bahçe öyle herkesin bildiği bahçelerden değil tabii. Bu bahçede İsviçre dağ bitkileri, Asya ve Kuzey Amerika’nın alpin bitkileri bulunuyor. Nesli tükenme tehlikesi altında bulunan İsviçre bitkileri de mevcut. Palm Hause denilen yağmur ormanı bölgesinde ise muz, ananas, şeker kamışı ve kahve gibi bitkiler var. Diğer bir bölgede ise, sıcak ve kurak, yarı çöl bitki örtüsü görülmektedir.
BEAR PARK:
Burası 2009 yılında açılmış olup, ziyaret ise tamamen ücretsizdir. Burada hayatlarını sürdüren dört tane ayı bulunuyor. Bunların bazan oynadıklarını da görebilirsiniz. 6000 metre karelik bir alan. Ayı Çukuru bölgesine kadar uzanıyor. Küçük bahçeler, çalılar, mağaralar ve geniş bir havuz ve bu alanlarda oynayan, ayıları izlemek isterseniz burayı mutlaka ziyaret etmelisiniz.
BÄRENGRABEN (AYI HENDEĞİ):
Bu şehirde 15. yüzyıldan bu yana, “ayılar” kent kültürünün önemli bir simgesi-maskotu olarak kabul edilir. İşte burası da ayılar için özel olarak hazırlanış bir konut veya ayı barınağı da denilebilir. Şehirdeki mevcut ayıların, ilk kayıtları 1441 yılına dayanırken, 1925 yılına gelindiğinde ise küçük bir çukur genç ayı yavruları için ayrılmıştır. Şimdilerde bazı ayılar hala hayatlarını yine bu hendek içerisinde sürdürmektedirler. Eğer hava elverişliyse, anne ayılar ve yavruları dışarıya çıkartılarak ziyaretçilere gösteriliyorlar. Aynı zamanda burada bulunan Bear Park girişinden geçerek Ayı Parkı’nı da ziyaret edebilirsiniz.
MÜZELER
KUNST MUSEUM
(GÜZEL SANATLAR MÜZESİ):
Aare nehri kıyısında, eski şehrin kuzeyinde, hemen hemen tren istasyonuna beş dakika yürüyüş mesafesinde, Hodlerstrasse üzerindedir. Bu Güzel Sanatlar Müzesinde: Ortaçağ Bern tabloları ayrıca Manet, Cezanne, Monet, Renoir, Vann Gogh ve Hodler gibi sanatçıların eserleri sergileniyor. Bu müze Zentrum Paul Klee isimli sanatçının yaklaşık 4000 eserini de barındırıyor. Galeriler şeklinde düzenlenen müze, gerçekten ilginç.
AARE NEHRİNİN ÖBÜR YANINDA BULUNAN MÜZELER:
Kir Chenfeldrücke caddesinden ilerlenildiğinde, meşhur Helvatia Plz. Meydanına ulaşılıyor. Bu meydan çevresinde yine bir çok müze bulunuyor. Bu müzeler:
MUSEUM FÜR KOMMUNIKATION (İLETİŞİM MÜZESİ):
İlk santrallerden, modern yazıcılara kadar uzanan dönemde, posta hizmetleri, telgraf ve telefonun tarihi anlatılıyor. Girişte ise, İsviçre ve diğer birçok ülkeye ait “pullar” sergileniyor. Benim özellikle pul merakım olduğundan, buradaki muhteşem nadide pulları büyük bir keyfle izledim. Pul meraklılarına duyurulur.
BERNISCHES HISTORISCHES MUSEUM (BERN TARİH MÜZESİ):
Bu müzede ise el yapımı aletler, silahlar, biblolar, mücevherler sergileniyor. En değerli parçalar 1476 yılında yapılan Grandson Savaşı’nda Burgonya dükünden ele geçirilen ganimetlerdir. Bunların arasında o günün savaş gereçleri, süslemeli el yazmaları ve değerli goblenler bulunuyor.
SCHWEiZERRiSCHES
ALPINES MUSEUM
(İSVİÇRE ALPLERİ MÜZESİ):
Burası, dağ tutkunları için muhteşem bir müze. Çeşitli haritalar, antika kayak ve tırmanış ekipmanları sergileniyor. Evet, müze, tamamen İsviçre dağlarının çeşitliliği konusunda düzenlenmiştir.
NATURHISTORISCHES MUSEUM (DOĞA TARİHİ MÜZESİ):
Zooloji, jeoloji, mineroloji, paleontoloji alanlarında gayet güzel koleksiyonlar sergileniyor. Bu haliyle, Avrupa’nın en zengin müzelerinden biridir. §
ZEiTGLOCKENTURM (ZYTGLOGGE)
Şehrin en eski anıtı olmasının yanında sıra dışı bir saat kulesidir. 1218-1220 yılları arasında, batı kent kapısı olarak, ahşaptan inşa edilmiştir. 1256 yılında ise, bir hapishane olarak kullanılmıştır. 1405 yılında ise günümüzde kullanılan saat mekanizması yerleştirilmiştir. 1770-1771 yılları arasında, kulenin dış görüntüsü, barok bezemeler yapılarak bugünkü görünümüne kavuşmuştur. Kadran üzerinde, Roma tanrıları: Venüs, Mars ve Jupiter’in resimleri bulunur. 1405 yılında, kuledeki dökme çan’a, saati duyurabilmek için elle vuruluyordu. 1530 yılında ise süslü astronomik objeler eklenmiştir. Saat kulesindeki, saat başlarında sunulan muhteşem gösteriyi kaçırmalısınız. Fakat yine de gösteriyi izlemek istyenler için söyleyelim, saat başından en az 5 dakika önce mutlaka burada bulunulması gerekir. Gösteri: Soytarının başının üzerinde bulunan 2 çanın çalmasıyla başlar ardından ise ayılar geçidi devam eder. Horoz öter ve kanatlarını çırpar. Zaman Baba’nın kum saatini döndürmesi ile zaman, akıp gider.
Bern’in Tarihi
Tarihi çok eskilere dayanan Bern, 1191 yılında Zahringenli Dük V. Berchtold tarafından kurulmuş. İlk olarak Aare Nehrinin kıvrımından oluşan, kayalık bir bölgeye yapılan şehir, 1405 yılındaki büyük yangında, tüm evler yanıp kül olunca şehir; kumtaşı yapılarla yeniden inşaa edilmiştir. Bern, 1353 yılında Fransızca konuşulan ilk bölge olarak Konfederasyona girer. Daha önce de belirttiğimiz gibi şehir, 1848 yılında yapılan anayasal düzenlemeler ile federal hükümetin başkenti olmuştur.
Bern Üniversitesinin ana binasını oluşturan ve Grosse Schanze 17. Yüzyıl de yapıldı. Hem tarihi özelliği hem de günümüzdeki işleyişiyle görülmesi gereken yerlerden birisidir.
UNTERTORBRÜCKE
Bu köprü şehrin, en eski köprüsüdür ve 1461-1489 yılları arasında inşaa edilmiştir. İlk yapıldığında meşe ve ahşap kısımların yoğun olduğu köprü; 1460’lı yıllarda, tamamen taş olarak yeniden
yapıldı. Yine 1818 yılında, köprünün üst kısımlarında bazı değişiklikler yapılmıştır. Daha sonra 1979-1981 yılları arasında da köprüde uzun süren bakım, onarım ve restorasyon çalışmaları ger-çek-leş-ti-ril-miştir. “Untertorbrücke”nün yani Altkapıköprüsü’nün üzerinden nehrin
diğer tarafına geçtikten sonra sağ tarafa döndüğünüzde önünüze
çıkan yokuşu da tırmanmayı göze alırsanız, böylece Bärengraben (Ayı Hendeği) bölümüne ulaşmış olacaksınız.
Aare nehri üzerindeki köprüler arasında Untertorbrucke gibi
kemerli taş köprüler ayrı bir önem ve estetiğe sahiptir.
Bu haber toplam 6948 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.