Heidi’nin Çıplak Ayakları Bir Masaldan Fazlası mı?
Bir masalın ardındaki travma: İsviçre’nin görmezden geldiği çocukluk yarası.
ZÜRİH – Türkiye’de yayımlanan Türkiye Gazetesi yazarlarından Halime Gürbüz, kaleme aldığı bir köşe yazısıyla İsviçre’nin uzun yıllar görmezden geldiği tarihi bir gerçeği yeniden gündeme taşıdı: Verdingkinder, yani “sözleşmeli çocuklar” sistemi.
Gürbüz yazısında, İsviçre’nin dünyaca bilinen çocuk kahramanı Heidi üzerinden dikkat çeken bir okuma yapıyor. Yazara göre Heidi’nin yalınayak dağlarda dolaşan neşeli hâli yalnızca bir özgürlük simgesi değil; aynı zamanda İsviçre’nin yıllarca susturduğu bir sosyal yaranın da sembolü.
DEVLET VE KİLİSENİN GÖZ YUMDUĞU ACI GERÇEK
“Verdingkinder” sistemi, 19. yüzyıldan 20. yüzyılın sonlarına kadar İsviçre’nin kırsal bölgelerinde uygulanan, yoksul, yetim, gayrimeşru ya da toplum tarafından ‘uygunsuz’ görülen ailelerin çocuklarının, devlet ve kilise onayıyla çiftlik sahiplerine çalıştırılmak üzere verilmesini kapsıyordu. Bu çocuklar çoğu zaman şiddet, ihmal ve istismara maruz kalıyor; çuvallardan dikilen kıyafetler giyiyor, yalınayak dolaşıyor ve ahırlarda yatmak zorunda bırakılıyordu.
YASAL YASAK 1981’DE GELDİ, ÖZÜR 2013’TE
Söz konusu uygulama sanılanın aksine çok eski bir geçmişe sahip değil. İsviçre devleti bu uygulamayı ancak 1981 yılında tamamen yasakladı. Resmî özür ise 2013 yılında geldi.
İSYANINI SANATA VE YAZIYA DÖKENLER
Halime Gürbüz yazısında, bu düzene karşı ses çıkarabilen nadir kişilerden de söz ediyor. Onlardan biri, çocukluğunda çiftlikte çalıştırılan ve cinsel istismara uğrayan yazar Carl Loosli. Diğeri ise, tablolarında çıplak ayaklı çocukları resmeden ünlü İsviçreli ressam Albert Anker.
2011 YILINDA FİLMİ YAPILDI
2011 yılında Verdingkinder dramı bir İsviçre filmine de konu oldu. “Der Verdingbub” (Sözleşmeli Çocuk) adlı yapım, bu sistemin kurbanı olan çocukların yaşadıklarını dramatik bir dille beyaz perdeye taşıdı ve kamuoyunun konuya duyarlılığını artırdı.
HEIDI: MASUMİYETİN Mİ, BASTIRILMIŞ ACIYININ MI SİMGESİ?
Yazar Gürbüz’ün yorumuna göre, çocuk edebiyatının ikonik karakteri Heidi, sadece masumiyetin değil; aynı zamanda bastırılmış bir kolektif vicdanın sessiz çığlığı olarak da okunmalı. “Heidi’nin çıplak ayakları artık sadece bir çocukluk hayali değil, bastırılmış bir utancın sesi oldu” ifadeleriyle yazısını sonlandıran Gürbüz, Avrupa medeniyeti kavramının sorgulanması gerektiğini de vurguluyor.
Bu haber toplam 2355 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.