BERN- ABD’ye yönelik casusluk endişeleri Avrupa’da diplomatik güvenlik gündemini yeniden şekillendiriyor. Avrupa Birliği, hassas iletişimlerin izlenmesini önlemek amacıyla “tek kullanımlık telefon” (burner phone) kullanımını artırırken, İsviçre bu konuda aynı hassasiyeti göstermediği için dikkat çekiyor.

SRF tarafından yayımlanan habere göre, AB bünyesinde özellikle Brüksel merkezli yetkililer, Washington’a gerçekleştirdikleri ziyaretlerde klasik cep telefonları yerine sınırlı erişimli ve izlenebilirliği düşük tek kullanımlık cihazlar tercih ediyor. Bu uygulama, sadece teknik bir önlem değil, aynı zamanda ABD’ye karşı gelişen dijital güvenlik kaygılarının da göstergesi olarak yorumlanıyor.

İsviçre Farklı Bir Yol İzliyor

İsviçre ise benzer güvenlik önlemlerini gereksiz buluyor. Federal yetkililer, ABD ile mevcut ilişkilerin güven esasına dayandığını, bu nedenle özel dijital koruma yöntemlerine başvurma ihtiyacı duyulmadığını ifade ediyor. Buna göre, İsviçreli diplomatlar ABD’ye yaptıkları resmi seyahatlerde, olağan iletişim cihazlarıyla çalışmalarını sürdürüyor.

Gizliliğe Karşı Güven Dengesi

AB kurumları, Çin ve İran gibi ülkelerde uygulanan benzer stratejilerin artık ABD için de geçerli olduğunu düşünüyor. Uzmanlara göre, günümüzde siber güvenlik riski sadece otoriter rejimlerle sınırlı değil; müttefik ülkeler de bu çerçevede yeniden değerlendiriliyor. İsviçre’nin bu yaklaşıma mesafeli durması, klasik “tarafsızlık politikası” ile açıklanıyor.

İsviçre Tarafsız, Ama Takipte mi?

Gözlemciler, İsviçre’nin dijital casusluk gibi karmaşık uluslararası tehditler karşısında daha dikkatli olması gerektiğini savunuyor. AB’nin attığı adımların yalnızca sembolik değil, pratik güvenlik önlemleri olduğuna dikkat çeken yorumcular, Bern yönetiminin teknolojik diplomasi araçlarını yeniden gözden geçirmesi gerektiği görüşünde.

⸻

Sonuç olarak, Avrupa Birliği casusluk risklerine karşı dijital önlemleri artırırken, İsviçre’nin bu gelişmelere temkinli yaklaşımı yeni bir tartışma başlatmış durumda: Gizliliği sağlamak için daha fazla teknoloji mi, yoksa geleneksel diplomasiye güven mi?