Şeref Yıldız

Şeref Yıldız

Her şeyi başkalarından beklemeyin

Yazdığımız yazılara yapılan yorumları okuyor, birçoğundan istifade ediyoruz. Bu yorumlar, eksikliklerimizi görmemize yardımcı oluyor. Eleştiriden rahatsız olmamak gerekir. Kendine güvenen kişiler eleştiriden rahatsızlık değil, memnuniyet duyarlar. Eleştirirken, yapıcı bir üslup kullanmalı, tenkit çok kolaydır ve tahrip tamirden daha kolaydır. Tenkitlere maruz kalan fertler, çalışma şevklerini yitirir.

Her şeyi tenkit, her şeye itiraz bir yıkma hamlesidir. İnsan bir şeyi beğenmiyorsa, daha iyisini yapmaya çalışmalıdır. Bir yazı yazıyoruz, çok bilmiş tenkitçiler THY’nin bilet fiyatlarını sorguluyor. Emeklilik yasasının halletmemizi istiyorlar. Farklı bir siyasi görüşteyse bizi iktidar yalakası olarak nitelendiriyor. Güzel bir birlik oluşsa rahatsız olup alakası olmayan yöne çekiyorlar. Çocuğunun geleceğinden endişe duyan, o çocuk doğuracak başkaları onun çocuğunu yetiştirmesini isteyecek. İş insanları dernekleşir, bunu eleştirir. Her şeyi bir başkasından beklemek ama aynı beklenti hassasiyetini kendimizin göstermeden yaşaması ne kadar doğru?

Bizler insan olma hasebiyle eksik ve de noksanız, her konuya yetebilmemiz/üstesinden gelebilmemiz mümkün değildir. Bu nedenden dolayı eksiğimizi giderebilmek için birbirimizden bir şeyler bekleme hakkımız vardır. Beklentilerimizin bizden de beklendiğini aklımızdan çıkarmayalım.

Hiç kimse bu hayata bir başkasının beklentilerini karşılamak üzere gelmez. Hatta, en büyük hayal kırıklıkları genellikle yersiz beklentilerden kaynaklanır. Başkalarından bir şeyler beklemek ve onların beklentilerini karşılamaya çalışmak, sizin ve onların hayatını daha da zora sokmaktan başka bir işe yaramaz. Her birimiz kendi hayatımızdan sorumluyuz ve verdiğimiz kararlar da bizim hayatımızı ilgilendirir. Yaptığımız seçimlerden, verdiğimiz kararlardan pişman dahi olsak unutmayın ki “Benim seçimimdi, benim pişmanlığım oldu” demek varken “Bunu senin yüzünden seçtim, senin beklentilerini karşılamak için pişman oldum” demek kimsenin tercihi olmayacaktır.

Tenkit kadar kibir alametiyse takdir de tevazuyu gösterir. Her kes elini taşının altına koyarsa birçok mesele hallolur.

Yazımıza son verirken bu tarihi menkıbe bize çok şeylerin nasıl yapılması gerektiğini gösteriyor.

Sultan, yolun ortasına büyük bir taş koyuyor. Pencereden seyrediyor ne yapacak insanlar diye…

Vezir geliyor taşı görüyor…

Aklına taşı yoldan kaldırmanın sadaka olduğu gelmiyor bile…

Taşın etrafında dolaşıyor ve diyor ki;

- Sultanımla konuşayım, yolun ortasından taşı kaldırması için bir adam bulalım, bir kadro ihdas edelim…

Vezir gidiyor, asker geliyor…

Asker de taşın etrafında dolaşıyor, aklına gelmiyor taşı kaldırmak…

O da diyor ki;

- Vezirle konuşayım, yolun ortasına taş koyana ne ceza vereceğiz onu kararlaştıralım…

O cezadan anlıyor tabi..

Şair geliyor, o da yolun kenarında oturup taş hakkında sultana şiir yazayım deyip gidiyor…

Sonra oradan geçen bir köylü taşı görüyor ve diyor ki; yoldan taşı kaldırmak sadakadır…

Önce taşa tebessüm ediyor…

Kaldırayım yolun ortasından da kimsenin ayağına, arabasına, hayvanına takılmasın…

Elindeki eşya sepetini, küfeyi yere koyuyor ve taşa “Ya Allah Bismillâh” deyip sarılarak, sağa sola sağa sola derken taşı kaldırıp bir kenara koyuyor…

Sonra bir bakıyor ki; taşın altında bir kese altın…

Kesenin içinde bir not…

Sultan şöyle yazmış;

“Bu kesedeki altınlar, elini taşın altına koymayı becerebilenler içindir.”

Sorunları ortadan kaldırmak için eli taşın altına koymak gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şeref Yıldız Arşivi